31 Ekim 2014 Cuma

Çalışan annelerin süt izni var!

Çalışan annelerin süt izni var!
Hem anne olmak, hem kariyer yapmak şarkılarda çok kolay görünüyor. Ancak gerek yaşamda büyük bir fedakarlık ve özveri gerektiriyor. Çalışan annelerin bir yandan kariyerlerini sürdürebilmeleri ve diğer yandan da çocuğuna zaman ayırabilmeleri için İş Kanunu'muzda bazı düzenlemeler yapılmıştır. Öncelikle gebeliğin anlaşılmasından itibaren çalışan annelerin periyodik sağlık kontrollerini yaptırmaları için işverenler tarafından izin verilmesi gerekiyor. Ancak çalışanların da, gebelik ve emzirmeye başlama halinde işverenini bilgilendirmelidir. 
Gebe veya emziren çalışan günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz.
İşverenler, gebe veya emziren çalışanın sağlık ve güvenliği için tehlikeli sayılan kimyasal, fiziksel, biyolojik etkenlerin ve çalışma süreçlerinin çalışanlar üzerindeki etkilerini değerlendirerek sonucuna göre gerekli genel ve özel önlemleri alır. Sağlık raporu ile gerekli görüldüğü takdirde gebe çalışan, sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde çalışanın ücretinde bir kesinti yapılmaz. Başka bir işe aktarılması mümkün değilse, çalışanın sağlık ve güvenliğinin korunması için gerekli süre içinde, isteği halinde çalışanın tabi olduğu mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla ücretsiz izinli sayılması sağlanır. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
***
Gece çalışması
Kadın çalışanlar, gebe olduklarının sağlık raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar geçen sürede gece çalışmaya zorlanamazlar. Yeni doğum yapmış çalışanın doğumu izleyen bir yıl boyunca gece çalıştırılması yasaktır. Bu sürenin sonunda sağlık ve güvenlik açısından sakıncalı olduğunun sağlık raporu ile belirlendiği dönem boyunca gece çalıştırılmaz.
***
Süt izni
Emziren çalışanların, doğum izninin bitiminde ve işe başlamalarından önce, çalışmalarına engel durumları olmadığının raporla belirlenmesi gerekir. Çalışmasının sakıncalı olduğu hekim raporu ile belirlenen çalışan, raporda belirtilen süre ve işlerde çalıştırılamaz. Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Uygulamada bazı işyerlerinin süt izinlerini toplu olarak kullandırdıkları görülmektedir. Bu şekilde süt izninin toplu olarak kullandırılması yasanın amacına uygun olmadığı gibi, denetimlerde de eleştiri konusu yapılmaktadır. Dolayısıyla süt izninin mutlaka günlük olarak kullandırılması gerekmektedir. Ancak özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Kocaeli gibi büyükşehirlerde işçinin ikameti ile işyeri arasında uzun mesafeler bulunabildiğinden dolayı süt izni kullanımının kadın işçinin talebi halinde en azından haftada bir gün şeklinde kullanılabilmesi için mevzuatta değişiklik yapılmalıdır.
 
 
http://www.dunya.com/calisan-annelerin-sut-izni-var-157645yy.htm 

Bu öneri dikkate alınmalıydı

 
Bu öneri dikkate alınmalıydı
Soma faciasından sonraki günlerdi. BUGÜN TV'de Tarık Toros'un moderatörlüğünde sendikacı, madenci, akademisyen ve psikolog konuklarla birlikte enine boyuna Soma'yı konuştuk. Bu programdan sonra yazdığım ve yeni Soma'ların yaşanmaması için bir öneriyi içeren yazıyı müsaadenizle aynen aktarmak istiyorum.
 
Acil çözüm önerisi
 
"Bana göre programın en önemli başlıklarından birisi, herkesin somut önerilerini paylaştığı bölümdü. Ben kendi önerilerimi zaten bu köşeden paylaştığım için tekrara girmeyeceğim. Fakat konuklardan DİSK'e bağlı Dev-Maden-Sen Başkanı Tayfun Görgün Bey'in önerisini, çok önemli ve orijinal bulduğum için sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
3 ay ara verilsin!
 
Tayfun Bey'in önerisi özet olarak şöyle:
 
- Türkiye'de 400'den fazla kömür madenindeki üretime üç aylığına geçici olarak ara verilsin.
 
- Bu üç aylık sürede bütün madenler iş sağlığı ve güvenliği yönünden sıkı bir denetimden geçsin. Varsa eksiklikler giderilsin, çalışamayacak durumda olanlar eksiklikler tamamlanıncaya kadar durdurulsun.
 
- Kömür madenlerinde çalışan yaklaşık 50 bin işçi, bu üç aylık sürede ücretlerini işsizlik sigortası fonundan alsın.
 
- İşçiler, üç aylık süre boyunca sıkı bir iş sağlığı ve güvenliği eğitiminden geçsin ve işyerlerinde tatbikatlar yapılsın.
 
Görgün'e göre bu üç aylık sürenin parasal maliyeti, işçi başı ortalama iki bin lira ücret hesabına göre, toplamda 300 milyon lira ediyor. Tabii mevcut işsizlik sigortası mevzuatı böyle bir ödemeye cevaz vermediği için acilen yasal düzenleme yapılması gerekiyor.
 
400 potansiyel Soma!
 
Eğer diğer kömür madenleri de Soma gibi işletiliyorsa, Türkiye olarak her an patlamaya hazır 400 bomba üzerinde oturuyoruz demektir. Bu bombaların patlamaması için değil 300 milyon, 3 milyar da verilse yeridir. Umarız Tayfun Görgün'ün önerisi dikkate alınır ve maden sektörünün topyekûn iyileştirilmesi yönünde adım atılır. Ancak bu denli kapsamlı bir restorasyona gidilerek yeni Soma'lar önlenebilir. Bu tedbirle birlikte diğer yapısal ve yasal değişikliklerin de devreye sokulması gerekiyor. Aksi takdirde Türkiye ikinci bir Soma'yı daha kaldıramaz."
 
Evet, yazımızı "Türkiye ikinci bir Soma'yı daha kaldıramaz" diye bitirmişiz. Maalesef Türkiye Soma'dan sonra İstanbul'da asansör faciasında 10 işçisini, Botam'da 6 vatandaşını, Ermenek'te 18 madencisini kaybetti. Arada yaşanan birli ikili işçi ölümlerini saymıyoruz bile. Toplamda Soma'dan bu yana 1,5 Soma kadar daha işçimizi toprağa vermişiz. Demek ki kaldırabiliyormuşuz. Ne diyelim, bizde bu kaldırma kuvveti oldukça daha çekeceğimiz var!
 
Prim tamamlama yok
 
Soru: Sadettin Bey, benim sorum babamla ilgili. Malumunuz torba yasa çıktıktan sonra halk arasında yaşı gelmiş fakat primi boş olanlarla ilgili düzenleme var olduğu konuşulmaya başlandı. Babam 01.01.1962 doğumlu, 22.08.1982 yılında sigorta girişi yapılmış. 600 günlük askerlik borçlanmasını da yatırdı. Şu an sigortalı çalışmakta. Askerlik borçlanmasıyla beraber 2.133 gün sigortası bulunmakta. Babamın torba yasadan yararlanabiliyor mu? Sergen N.
 
Cevap: Değerli okurum, torba kanun çalışmaları yapılırken bahsettiğiniz konu da gündeme geldi fakat torbaya girmedi. Yani torba kanunda, emeklilik yaşı gelmiş olup da prim eksiği olanlar için borçlanma imkânı bulunmuyor. Babanız 3600 günü tamamlayıp 60 yaşında emekli olabilir.
SADETTİN ORHAN / BUGÜN

BAĞ-KUR BORÇLARININ YAPILANDIRILMASINA MÜRACAATTA DİKKAT EDİLECEK KONULARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR:

 BAĞ-KUR BORÇLARININ YAPILANDIRILMASINA MÜRACAATTA DİKKAT EDİLECEK KONULARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR:
1) Başvuru formu, en geç 31.12.2014 tarihine kadar sigortalı dosyalarının bulunduğu Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğüne/Sosyal Güvenlik Merkezine elden verilecek veya posta kanalıyla gönderilecektir.
2) Başvuruların; taahhütlü, iadeli taahhütlü ya da APS olarak posta yolu ile yapılması halinde başvuru formunun postaya verildiği tarih Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecektir. Buna karşın, adi posta yolunun tercih edilmiş olması halinde, başvuru formunun Kurum evrak kayıtlarına giriş tarihi Kuruma verildiği tarih olarak kabul edilecektir.
3) Yapılandırılan borçlar için peşin veya taksitle ödeme seçeneklerinden biri tercih edilecektir.
4) Peşin ödeme seçeneğinin tercih edilmesi halinde, kapsama giren borçların tamamının en geç 02.02.2015 tarihine kadar ödenmesi şarttır. Taksitle ödeme seçeneğinin tercih edilmesi halinde, yeniden yapılandırmaya esas toplam borç tutarına, altı eşit taksit için % 5, dokuz eşit taksit için % 7, oniki eşit taksit için %10, onsekiz eşit taksit için %15 taksitlendirme farkı ilave edilecek olup, ilk taksit ödeme süresi 02.02.2015 tarihinde sona erecektir.
5) Yapılandırılan borçlar için 18 eşit taksite kadar, taksitlendirme talebinde bulunulabilecektir.
6) Taksitle ödeme yolunun tercih edilmesi halinde, taksitler ikişer aylık dönemler itibariyle ödenecektir.
7) Başvuru formunda borcun ne şekilde ödeneceğinin belirtilmemiş olması halinde, borcun seçilebilecek azami taksit süresi içinde ödenmek istenildiği kabul edilecektir.
8) Peşin ödeme yolu tercih edilmiş olmasına rağmen, 01.06.2015 tarihine kadar başvuruda bulunulması halinde peşin ödeme başvuruları, talep edilecek taksit sayısına göre taksitlendirilecektir.
9) Başvuru sırasında hesaplanan borcun taksitler halinde ödeneceğinin beyan edilmesine rağmen kapsama giren borcun tamamının ilk taksit ödeme süresi içinde peşin olarak ödenmesi durumunda peşin ödeme hükümleri uygulanacak olup tercih edilen taksit süresinden daha kısa taksit süresi içinde ödenecek olması hâlinde ise ödemesi yapılan taksite en yakın vade üzerinden yapılandırma borcu hesaplanacaktır.
10) Ödenmeyen taksitlerin en son taksitlendirme süresini izleyen ayın sonuna kadar 6183 sayılı Kanunun 51'inci maddesinde belirtilen gecikme zammı ile birlikte ödenmemesi halinde kalan taksitlerin ödeme hakkı kaybedilir.
11) Taksit ödeme süresi içinde tahakkuk edecek genel sağlık sigortası primlerinin çok zor durum hali olmaksızın bir takvim yılında ikiden fazla süresi içinde ödenmemesi ya da eksik ödenmesi durumunda yapılandırılan borçlara ilişkin kalan taksitlerin ödeme hakkı kaybedilir.
12) Borçlarını yapılandıranlar, ilk yapılandırma taksitini ödemeleri durumunda genel sağlık sigortasından yararlanmaya başlarlar. Ancak yapılandırma borcu dışında 60 günden fazla prim ve prime ilişkin borcu bulunanlar ile bu borcunu ilgili kanunlara göre taksitlendirmeyenler yapılandırılan borca ilişkin taksitleri düzenli ödeseler bile genel sağlık sigortasından faydalanamazlar.   
13) 5510 sayılı Kanunun geçici 17'nci maddesine istinaden durdurulmuş sigortalılık sürelerinin ihya edilmesinin talep edilmesi halinde, 
-Durdurulan sigortalılık süresinden kaynaklanan borçların tamamı en geç 02.02.2015 tarihine kadar,
-2008/Mayıs ila 2014/Nisan aylarına ilişkin borçlar ise peşin ödeme talebinde bulunulmuş ise en geç 02.02.2015 tarihine kadar, taksitle ödeme talebinde bulunulmuş ise talep edilen taksit süresi içinde ödenecektir.
14) Kapsama giren borçlarla ilgili dava açılmış ise davalardan feragat edildiğine dair mahkemeye hitaben yazılarak ilgili mahkemeye verilen havaleli dilekçenin bir örneğinin Genelgenin 14 nolu ekinde yer alan form ekinde başvuruda bulunulan birime verilmesi gerekmektedir.
6183/51.Madde: Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir. Gecikme zammı bir milyon liradan az olamaz.

Lütfi Köksal

Emekli Aylığıma Haciz Gelirse

 

Emekli Aylığıma Haciz Gelirse | MuhasebeNET
Emekli Aylığıma Haciz Gelirse
 
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 93.maddesine göre  sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri , sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları ,devir ve temlik edilemez.
 
Gelir, aylık ve ödenekler ; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir ,aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler ,borçlunun muvafakati  bulunmaması halinde  ,icra müdürü tarafından reddedilir.
 
Buna göre  emekli aylıklarından emeklinin muvaffakati yoksa;
 
Nafaka alacakları ve SGK nın alacakları dışında emekli aylığından kesinti olamaz. Haciz ve bloke konulamaz.
 
Fakat biliyorsunuz bir süredir  Vergi daireleri kendi icra daireleri aracılığı ile e-haciz yapıyor  ve emekli aylıklarına haciz işlemi uyguluyor.
 
Halbuki emekli veya dul yetim hak sahibinin aylığımdan kesinti yapılsın müracatı yazılı izni olmadan Vergi dairesi alacakları için emekli maaşından kesinti yapamaz.
 
SGK emekli maaşlarını yatırırken ilgili Banka farklı bir kodla ayrı hesap açar ve bu hesaba normalde haciz konulmaz. 
 
Fakat vergi daireleri emekli aylıklarına  e-haciz uyguluyor. Böyle bir durumla karşılaştığınızda Vergi dairesine  e-haciz uyguladıkları hesabın emekli aylık hesabı olduğuna dair bankadan alacağınız yazı ile itirazda bulunuyorsunuz. Vergi dairesi itirazı kabul ederde e-haczi  kaldırırsa emekli maaşı üzerinden sorun yok.
 
Eğer itirazı  kabul etmez e haczi kaldırmaz emekli maaşına kesinti uygulamaya devam ederse  işlemin iptali için vergi mahkemesinde dava açılması gerekir.
 
Aslında  emeklinin emekli aylık hesabına haciz konmuşsa, emekli haczi koyduran icra müdürünü şikayet edebilir. Çünkü haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilmesi gerekir.Buna göre hala daha haciz uygulanıyorsa  icra memuru tarafından haciz istenmişse ilgili memuru bulunduğunuz yerin Cumhuriyet Savcısına ve icra tetkik merciine şikayet etmeniz gerekir.
 
Ülkemizde emekliliğin zor olduğu maaşların düşük olduğu düşünülürse e-haczin uygulanmasının ne kadar insafsızca olduğu anlaşılacaktır.
 
DİLEK ETE / ALİTEZEL.COM  

Malulen emekli olmak için aranan hizmet süresi 10 yıldır

 

Malulen emekli olmak için aranan hizmet süresi 10 yıldır
Soru: 3 yıla yakın zamandır kanser tedavisi görüyorum, hastalığım hala devam ediyor. sürekli rapor alıyorum. 4 C li olarak 2005 Eylül ayında öğretmenliğe başladım daha sonra kadroya geçtiğim için emekli sandığına bağlıyım. Malulen emeklilik başvurusunda bulunabilir miyim? 10 yıl çalışmış olmak mı gerekiyor? 10 yıl tamamlanmadı ise borçlanarak emekli olunabilir mi? önce SSK'lı olarak işe girmek buna mani midir? Ya da başka bir yolu var mıdır bunun?
M.SAKARYA
Cevap: Emekli Sandığından malulen emekli olmak için; 10 tam yıl fiili hizmet süresi ve alınan sağlık kurulu raporu ve eki tıbbi belgeleri incelecek olan Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) Sağlık Kurulunun, memurun malul olduğuna karar vermiş olması gerekiyor. Fiili hizmet sürenizi 10 tam yıla tamamlayıp, belirttiğimiz şekilde SGK sağlık kurulu maluliyetinize karar verirse malulen emekli olabilirsiniz.
Ayrıca 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 105 nci maddesi hükmünce, 36 ay rapor aldıktan sonra rahatsızlığınız düzelmezse, çalıştığınız kurum zorunlu olarak emeklilik işlemlerinizi başlatır. Bu durumda en az 10 tam yıl fiili hizmet süreniz olması ve SGK sağlık kurulunun 36 ay raporun geçerli olduğuna karar vermesi halinde, malulen emekli olabilirsiniz.
Şayet sürekli başkasının bakıma muhtaç derecede malul raporu alabilirseniz ve SGK sağlık kurulu bu raporu onaylarsa, 5 tam yıl fiili hizmet süresi ile emekli olmanızda mümkün.
 
50 yaşı dolduracağınız tarihte emekli olabilirsiniz
Soru: Ben 27 Mayıs 1968 doğumluyum. 15 Eylül 1987 itibariyle sigortalıyım. 5735  iş günüm var. Ne zaman nasıl emekli olabilirim? 
Harun ERTUĞ
Cevap: Emekli olmak için; 25 yıl sigortalılık süresi, 5375 gün prim ödeme ve 50 yaş şartlarına tabisiniz. Prim ödemeniz yeterli olduğundan, bundan sonra prim ödemeseniz de, 50 yaşınızı dolduracağınız 27 Mayıs 2018 de emekli olabilirsiniz.
 
Son yedi yıl kuralının Torba Yasayla ilgisi yok
Soru: SGK girişim 10 Mart 1980'dir. Toplam SGK günüm 3433 artı Bağ-Kur' 3 yıl 6 ay 11 gün borcum var. Ve hiç ödeme yapmadım. Emeklilik için müracaat ettiğimde bana 11 gün Bağ-Kur'dan fazlalık günüm olduğu için Bağ-Kur günlerimi SSK'ya aktaramayacaklarını söylediler. Bunun torba yasayla bir ilgisi var mıdır? Daha önceden müracaat ettiğimde, böyle bir sorunla karşılaşmamıştım. Bu konuda bilgi verirseniz çok sevinirim.
    Metin ÖZDEMİR
Cevap: Primi ödenen son yedi yılda fazla prim ödenen kurum şartlarıyla emekli olunuyor. Son yedi yılda Bağ-Kura SSK'dan fazla prim ödediğinizden Bağ-Kur şartlarıyla emekli olacaksınız. Bağ-Kur sigortalılık süreniz 12 gün eksik olsaydı, SSK şartlarıyla emekli olabilecektiniz. Bu durumun Torba yasa ile bir ilgisi yok.
Torba yasa, Bağ-Kura 12 veya 24 aydan fazla prim borcu olanlardan isteyenlerin prim borcunun silineceğine dair beklentileri karşılamadı. Çünkü, Torba yasadan Bağ-Kur prim borcunun silinmesine dair düzenleme çıkmadı. TBMM'de ikinci bir Torba yasa var. Yeterli kamuoyu oluşursa prim silme düzenlemesi belki bu yasaya konur. Şayet Bağ-Kur prim borcu silinmesine ilişkin bir düzenleme yapılırsa prim borcunuzu sildirip SSK'dan emekli olma imkânına kavuşursunuz.
 
İstediğiniz zaman emekli olabilirsiniz
Soru:1 Ocak 1977 tarihinden itibaren sigortalıyım. Geçtiğimiz ay itibariyle 3613 günümü doldurmuş bulunmaktayım. 55 yaş itibariyle ne zaman emekli olurum? 1959 doğumluyum. Cevap verirseniz sevinirim.
Emel DAĞIDIR
Cevap: 8 Eylül 1999 tarihi itibariyle 18 yıldan fazla süredir sigortalı olduğunuzdan emekli olmak için eski yasa hükümlerine tabisiniz. Eski yasaya göre yaş haddinden emekli olmak için; 15 yıl sigortalılık süresi, 3600 gün prim ödeme ve 50 yaş şartlarına tabisiniz. Aranan şartları sağladığınızdan istediğiniz zaman emekli olabilirsiniz.
 
Babanız 60 yaşını dolduracağı tarihte emekli olabilir
Soru: Babam 1959 doğumlu 1978'de sigorta başlangıcı var değişik zamanlarda sigorta ve Bağ-Kuru toplam 2000 gün kadar ve son 3 buçuk yıldır sigortalı olarak çalışıyor
Askerliği de borçlanırsa ne zaman emekli olabilir.

Tayfun ÖZTAŞ
Cevap: Babanız yaş haddinden emekli olmak için; 15 yıl sigortalılık süresi, 3600 gün prim ödeme ve 60 yaş şartlarına tabi. 1600 gün daha prim ödeyerek toplam prim ödemesini 3600 güne tamamlaması şartıyla, 2019'da 60 yaşını dolduracağı tarihte emekli olabilir.
Ekrem Sarısu
Posta Gazetesi - 30.10.2014
 

 

Önlemek Ödemekten Daha Ucuz ve Daha İnsancıl

  

Önlemek Ödemekten Daha Ucuz ve Daha İnsancıl
 
İşyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenlemek için 6331 sayılı iş kanunu ve yaklaşık 35 yönetmelik ve tebliğ vs. çıkarıldı.
İşyerinde veya işin yürütümü nedeniyle meydana gelen, ölüme sebebiyet veren veya vücut bütünlüğünü ruhen ya da bedenen engelli hale getiren olay olan iş kazasını engellemek için çıkarılan iş sağlığı ve güvenliği kanunun amacı neydi?
 
1-Çalışanların korunması,
2-İşletme güvenliğinin sağlanması
3-Üretim Güvenliğinin sağlanması
 
İş sağlığı ve İş güvenliğinin tarifi:
İş Güvenliği; işin yapılması sırasında çalışanların işyerinin fiziki şartları sebebiyle kaza geçirmemek için mesleki risklerin ortadan kaldırılması veya azaltılması çalışmasıdır.
İş Sağlığı; işçilerin sağlıklı bir ortamda çalışması. Dünya sağlık örgütüne göre; sağlıklı olmak sadece fiziki olarak değil, aynı zamanda sosyal, ekonomik ve psikososyal yönden tam bir iyilik içinde olmak demektir.
İşyerinde, işlerin yürütülmesi sırasında, çeşitli nedenlerden kaynaklanan, sağlığa zararlı durumlardan korunmak sağlıklı ve güvenli bir iş ortamı oluşturmak amacı ile yapılan sistemli ve bilimsel çalışmalardır İş Sağlığı ve Güvenliği.
Doğal Afet: Büyük oranda veya tamamen insanların kontrolü dışında gerçekleşen, mal ve can kaybına neden olabilecek tehlikeli ve genellikle büyük çaplı olay. (wikipedi)
İnsan eliyle önlenemeyen sel, fırtına, deprem, dolu vb. felaketlerin her biri (TDK)
Risk: Tehlikeden kaynaklanacak kayıp, yaralanma ya da başka zararlı sonuç meydana gelme ihtimali.
Tehlike: İşyerinde var olan ya da dışarıdan gelebilecek, çalışanı veya işyerini etkileyebilecek zarar veya hasar verme potansiyeli.
Önleme: İşyerinde yürütülen işlerin bütün safhalarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili riskleri ortadan kaldırmak veya azaltmak için planlanan ve alınan tedbirlerin tümü.
İşveren; çalışanların işle ilgili sağlık ve güvenliğini sağlamakla yükümlü olup bu çerçevede; Mesleki risklerin önlenmesi, eğitim ve bilgi verilmesi dâhil her türlü tedbirin alınması, organizasyonun yapılması, gerekli araç ve gereçlerin sağlanması, sağlık ve güvenlik tedbirlerinin değişen şartlara uygun hale getirilmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi için çalışmalar yapar.
Yeni çıkan torba yasa ile; madenlerde meydana gelen/gelecek olayların sorumlusu olarak, işverenlerin "doğal afet" in arkasına sığınmamaları ve işçilerin daha sağlıklı bir ortamda çalışabilmeleri ve çalışma risklerinin karşılığı olarak -yeterli olmasa bile- işçilerin sosyal haklarında ve ücretlerinde bazı düzenlemeler yapıldı. 6552 sayılı torba kanunla ücret konusunda 3213 sayılı Maden Kanununa ek bir madde eklenerek yer altında çalışan işçilere ödenecek ücret miktarı asgari ücretin iki katından az olamaz." denildi.
İşverenlerin "daha çok" hırsı yüzünden tedbir alınması için çıkarılan yasaları uygulamamaları, bunu bir külfet olarak görmeleri, geçiştirmeleri, gelen müfettişe ibraz etmek için sadece kağıt üzerinden yapmış gibi göstermeleri… gelmesi muhtemel kazaya davetiyeden başka bir şey değildir. Ermenek'te olduğu gibi.
 
Karaman Ermenek ilçesindeki maden ocağında çalışan 18 işçi, su baskını nedeniyle 4 gündür yeraltında mahsur durumda bulunuyor. İşveren ise; maden ocağında tüm iş güvenliği tedbirlerinin alındığını, bu zamana kadar gerekli denetimlerin hepsinin yapıldığını, maden ocağının hukukun emredildiği şekilde işletildiğini, kurtulanların verdiği bilgiye göre ise bunun bir "doğal afet" olduğunu söylüyor. Aslında alay ediyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise; "Bu afet değil. Deprem ve sel felaketi doğal afettir. O yüzden doğal afet olmayan yerde kusur vardır" diyerek doğru bir tespitte bulunuyor.
Tabiki, devlet yapması gerekenleri yapıyor ve yapacaktır. Bunu Soma' da gördük. Ya işverenler "doğal afet" diyerek sıyrılacaklar mı bu işlerden? Hâlbuki insan hayatını, onurunu düşünerek önlemler alınsa sonradan katlanılan bedelleri ödemekten daha ucuza gelir.
 
Mehmet Fatih GELERİ
İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı
fatihgeleri@ikplatform.com
http://www.ikplatform.com/index.php?option=com_content&view=article&id=844:oenlemek-oedemekten-daha-ucuz-ve-daha-nsancl&catid=45:mehmet-fatih-geleri&Itemid=124

24 milyon ehliyet değişecek

 

24 milyon ehliyet değişecek

Ehliyette Avrupa Birliği'ne uyum için değişiklik geliyor. 24 milyon ehliyet değişecek, ehliyetler çipli olacak. Ayrıca 17 sınıfta ehliyet alınacak, sadece otomatik vites kullananlara da ayrı ehliyet verilecek.

EHLİYETLE İLGİLİ 4 KRİTİK DEĞİŞİKLİK


-Otomatik vites kullananlara ayrı ehliyet
-1997 öncesi ilkokul mezunlarına ehliyet hakkı
-Ehliyet çeşidi artıyor
-Ehliyetlere süre kısıtmalası geliyor.

GEÇEN yıl ağustos ayında çıkarılan torba yasada yer alan ve yaklaşık 24 milyon ehliyetin değişmesini, Avrupa Birliği'nin aradığı koşullarda çipli ehliyet verilmesini sağlayan düzenlemeler, yeni Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde yer alacak. Milli eğitim ve İçişleri Bakanlığı'nın ortaklaşa hazırlağını sürdürdüğü yönetmeliğin, 1 Haziran 2015'te yürürlüğe girmesi öngörülüyor.

Yasa, 1 yıllık aday sürücülüğün koşullarını ve ehliyetlerin değiştirilme sürecine ilişkin hükümler içerdi. Halen ehliyet sahibi olanları yeni koşuların kapsamı dışında tutuluyor. Yönetmelik yasada yer alan yeni hükümlerin nasıl uygulanacağını bütün ayrıntılarıyla düzenleyecek. Yeni ehliyet sisteminde sürücüler her 10 yılda bir belli kontrollerden geçirilerek ehliyetlerini yenileyekler. Ancak yönetmelikten önceki tarihlerde ehliyet sahibi olanlar, kullandıkları ehliyet grubuna bağlı olarak ehliyetlerini sınavsız değiştirebilecekler. Yönetmelik taslağına göre, Türk sürücülerin AB ülkelerinde sıkıntı yaşamasına neden olan 9 ayrı ehliyet sınıfı 17 ayrı sınıfa çıkarılacak. Yeni sürücü belgeleri; A1, A2, A, B1, B, BE, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, DE, M, F, G ve K sınıfından oluşacak. Ehliyetler artık süreli olacak. A1, A2, A, B1, B, BE, F ve G sınıfı sürücü belgeleri 10 yıl, C1, C1E, C, CE, D1, D1E, D ve DE sınıfı ehliyetler 5 yıl geçerli olacak. Sadece otomatik vites araç kullanan sürücülere B1, aday sürücülere K sınıfı ehliyet verilecek.


http://www.milliyet.com.tr/24-milyon-ehliyet-degisece/ekonomi/detay/1962813/default.htm






Prim borcuna af

 Prim borcuna af

Torba yasa, Genel Sağlık Sigortası prim borcu olan milyonları sevindirdi. Gelir testine girmediği için borcu çıkanlar, 31 Mart'a kadar başvuracak. Ya tüm borç silinecek ya da taksite bölünecek
 
Torba yasa yürürlüğe girdi ve başvurular başladı. Vergi, prim ve belediyelere borçları olan vatandaşlar, ilgili kurumlara giderek borçlarını yapılandırıyor. Torba yasa, Genel Sağlık Sigortası borcu olan milyonlarca kişinin yüzünü de güldürdü. Gelir testine girmediği için en yüksek tutardan borç çıkarılanlar, torba yasa sayesinde bunlardan kolayca kurtulacak. Mevcut sistemde, aile içinde kişi başına geliri brüt asgari ücretin 3'te 1'inden az olanların primini devlet ödüyor. Teste girmeyenlere de en yüksek primden borç çıkarılıyor. Yasaya göre, bu kişiler, düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başından itibaren 6 ay içinde gelir testine başvuracak. Yani 31 Mart 2015'e kadar gelir testi yaptırmaları gerekecek. Gelir testine göre de ödemesi gereken tutar belirlenecek. Yasa ile sağlanan imkan doğrultusunda, aile içinde kişi başına geliri brüt asgari ücretin 3'te 1'inden az olanların bütün borcu silinecek. Bu şekilde borcu silinenler sağlıktan da yararlanmaya başlayacak. Eğer gelir bu rakamın üzerindeyse, geliri oranında belirlenecek prim geçmişe yönelik olarak yeniden hesaplanacak. Böylece en yüksek limitten çıkarılan prim borcundan kurtulmak mümkün olacak. Hesaplanan daha düşük miktardaki borç da, taksitle ödenebilecek. 
 
30 NİSAN ÖNEMLİ 
Torba yasa, prim borçlarına yapılandırma imkanı getirdi. Sigorta primleri açısından hem işverenlerin hem de kendi primlerini ödeyen Bağ- Kur'luların prim borçları kapsamda. 30 Nisan 2014 öncesi oluşan; işsizlik sigortası primleri, sosyal güvenlik primleri, isteğe bağlı sigortalılık primleri, topluluk sigortası primleri, özel işlem vergisi, eksik hesaplanan asgari işçilik primleri, genel sağlık sigortası primlerinin faizleri silinecek. 
TAKVİM


Seçilmiş Gelir İdaresi özelgeleri

 

 Seçilmiş Gelir İdaresi özelgeleri
Gelir İdaresi özelgeleri, vergi cezası ve gecikme faizine karşı koruma sağlamaktadır. Daha da önemlisi, aynı nitelikli özelgeler sadece özelgenin verildiği değil bütün mükellefler için aynı sonuçları doğurmaktadır. Bu kurallar, özelgeleri önemli bir hukuk kaynağı haline getirmiştir.
 
Bu nedenle, Gelir İdaresi'nce verilen özelgelerden seçilmiş bazılarının özetine, yorum yapmadan zaman zaman bu köşede yer vermeye çalışıyorum.
Son zamanlarda yayımlanan yüzlerce özelge arasından seçtiğim bazılarının kısa özetleri aşağıda yer almaktadır. Özetlenen özelgelerin tam metinlerine Gelir İdaresi internet sitesinden ulaşmak mümkündür.
 
Manevi tazminat ödemesi gelir vergisine veya veraset ve intikal vergisine tabi midir?
(27.08.2014 tarih ve 495 sayılı özelge)
Çalışan personele mahkeme kararı gereği ödenen manevi tazminat bedeli, fiili bir çalışma ya da hizmetin karşılığı olmadığından, ücret olarak değerlendirilemez. Bu nedenle söz konusu ödeme üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılmaması gerekir.
İvazsız intikal olarak kabul edilmemesi nedeniyle, maddi ve manevi bir zarar karşılığı ödenen paraların veraset ve intikal vergisine tabi tutulması da mümkün değildir.
 
Serbest meslek erbabının ödediği mali sorumluluk sigortası gider kabul edilir mi?
(17.07.2014 tarih ve 215 sayılı özelge)
Mesleki faaliyet sırasında meydana gelecek zararlara karşı yaptırılan mali sorumluluk sigortası, Gelir Vergisi Kanunu'nun 89. maddesinin 1 numaralı bendinde yer alan şahıs sigortası kapsamında değildir. Bu nedenle ödenen sigorta priminin, yıllık beyanname üzerinden indirim konusu yapılması mümkün değildir.
 
Bağımsız denetçi belgesine ilişkin kurs ve yetkilendirme belgesi ücreti gider kaydedilebilir mi?
(17.07.2014 tarih ve 215 sayılı özelge)
Bağımsız denetçi belgesine ilişkin kurs gideri ile belge ücreti Gelir Vergisi Kanunu'nun 68. maddesinde indirilecek giderler arasında sayılmamıştır. Bu nedenle, söz konusu giderler serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmez.
Ancak, bağımsız denetçi belgesine ilişkin eğitim giderlerinin anılan kanunun 89. maddesinin 2 numaralı bendinde yer alan şartların taşınması halinde, yıllık beyanname üzerinden indirim konusu yapılması mümkündür.
 
Serbest meslek erbabının dış giyim harcamaları mesleki kazancın tespitinde indirim konusu yapılabilir mi?
(02.06.2014 tarih ve 1546 sayılı özelge)
Serbest muhasebeci mali müşavirlik hizmetinin ifasında kullanılan dış giyim eşyaları, faaliyetin yürütülmesine mahsus olmayıp iş dışında da kullanılmaya elverişlidir. Bu nedenle, giyim eşyaları için yapılan harcamaların serbest meslek kazancının tespitinde gider olarak dikkate alınması mümkün değildir.
 
Belli bir ciroyu aşan müşterilere verilecek hediyeler için fatura düzenlenmeli midir?
(24.07.2014 tarih ve 1948 sayılı özelge)
Pazar payını arttırmak amacıyla belli bir ciroyu aşan müşterilere verilecek;
Ticari araç gibi tescile tabi hediyeler için müşteriye teslim tarihinden itibaren yedi gün içinde fatura düzenlenmesi gerekir.
Diğer hediyeler için fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca, hediye ürünlerin taşınması esnasında şirket tarafından üzerine "hediyelik ürün" şeklinde bir ibarenin düşüldüğü sevk irsaliyesi düzenlenmesi gerekmektedir.
 
Şirketin ürettiği elektriğin kendi bünyesinde kullanılması halinde fatura düzenlenmesi gerekir mi?
(14.07.2014 tarih ve 102 sayılı özelge)
Üretilen elektriğin şirkette kullanılması durumunda, müşteriye satılan bir mal veya yapılan bir iş söz konusu olmadığından, şirketin kendi adına fatura düzenlemesine gerek bulunmamaktadır.
 
Fatura düzenlenmesinde yedi günlük süre nasıl hesaplanır?
(08.07.2014 tarih ve 104 sayılı özelge)
Mal teslimi ve/veya hizmet ifalarına ilişkin belge düzeninde sürenin gün olarak belirlenmesi sebebiyle, 7 günlük sürenin hesabında, malın teslimi veya hizmetin yapıldığı ilk gün hesaba katılmadan takip eden günden başlanması gerekmektedir.
 
Elektronik ortamda düzenlenecek faturalarda yedi günlük süre dikkate alınır mı?
(14.07.2014 tarih ve 106 sayılı özelge)
Gerek kâğıt ortamında gerekse elektronik ortamda düzenlenecek faturaların malın teslimi ve/veya hizmetin ifasından itibaren yedi gün içerisinde düzenlenmesi gerekmektedir. Söz konusu yedi günlük süre azami süre olduğundan, bu süreye uyulmaması halinde Vergi Usul Kanunu'nda öngörülen cezalar uygulanır.
 
RECEP BIYIK / DÜNYA 
 

 

 

Teknik İflas Kapıyı Çalınca...!

 Teknik İflas Kapıyı Çalınca...!
Son dönemlerde birçok şirketin karşı karşıya kaldığı önemli hususlardan biri de teknik iflas veya borca batık olma durumudur. Teknik iflas nitelik itibarıyla bir şirketin gerçekten iflas etmesi değildir. Ancak; şirketlerin gerekli tedbirleri zamanında almamaları halinde arzu etmedikleri bir şekilde şirketin sona ermesine neden olabilir.

Genel olarak yeni TTK'nın 376'ncı maddesi teknik iflas durumunu düzenler. Bu maddenin birinci fıkrasında son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 1/2'sinin  zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulunun genel kurulu hemen toplantıya çağıracağı ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunacağı belirtilir. Yine aynı maddenin ikinci fıkrası ise son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının 2/3'ünün zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, genel kurulun derhal toplantıya çağrılacağına ve sermayenin 1/3 ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirketin kendiliğinden sona ereceğine hükmeder. 

İşte teknik iflas, yani "borca batıklık durumu" burada devreye giriyor. Eğer böyle bir durum söz konusu ise; TTK'da1; şirketin borca batık durumda bulunduğu şüphesini uyandıran işaretler varsa, yönetim kurulunun şirketin varlıkları ile ilgili olarak hem işletmenin devamlılığı esasına göre, hem de muhtemel satış fiyatları üzerinden bir ara bilanço çıkartacağı, bu bilançodan varlıkların, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmediğinin anlaşılması hâlinde, yönetim kurulu, bu durumu şirket merkezinin bulunduğu yerin Asliye Ticaret Mahkemesi'ne bildireceği ve şirketin iflasını isteyeceği belirtilir. Buna ilaveten; iflas kararının verilmesinden önce, şirketin açığını karşılayacak ve borca batık durumunu ortadan kaldıracak tutardaki şirket borçlarının alacaklıları, alacaklarının sırasının diğer tüm alacaklıların sırasından sonraki sıraya konulmasını yazılı olarak kabul etmiş ve bu beyanın veya sözleşmenin yerindeliği, gerçekliği ve geçerliliği, yönetim kurulu tarafından iflas isteminin bildirileceği mahkemece atanan bilirkişilerce doğrulanmış olması halinde; şirket borca batıklık durumundan kurtulabilecektir. Aksi hâlde mahkemeye bilirkişi incelemesi için yapılmış başvuru, iflas bildirimi olarak kabul edilecektir.

Özetleyelim; şirketin son yıllık bilançosuna göre sermaye ve kanuni yedek akçeler tutarının 2/3'ünün zarar nedeniyle karşılıksız kalması halinde, yönetim kurulunun çağrısı üzerine genel kurul, sermayenin tamamlanması veya 1/3'ü ile yetinme kararlarını almazsa şirket sona erer. Burada, usulü Ticaret Sicili Yönetmeliği'nde de belirtildiği üzere aşağıdaki yöntemler kullanılabilir:

  • Sermayenin tamamlanması

  • Sermayenin azaltılması ve 1/3 ile şirketin devamına karar verilmesi

  • Sermayenin azaltılarak zararın şirket dışına atıldıktan sonra eş zamanlı artırılması

Ancak dikkat edilmesi gereken hususlardan biri bize göre; 1/3 ile yetinme kararı verilebilmesi için sermayenin zarar sebebiyle 1/3'ün altına düşmesi halinde en azından kayıtlı sermayenin 1/3'ünün fiilen şirkete konulacak sermaye ile tamamlanması gerektiğidir. Aksi halde şirket zaten teknik iflas eşiğinde olduğundan alacaklılardan birinin alacağını istemesi ve şirketin de bu alacağı ödeyememesi halinde şirketin iflası istenebilecek ve arzu edilmeyen bir şekilde şirketin sona ermesine neden olunabilecektir.

1/3 Tamamlanmadan Sermaye Azaltımı Yapılabilir mi?

Peki sermayenin 1/3'ü fiilen zarar sebebiyle kaybedilmesine rağmen- diğer bir anlatımla sermayenin 1/3'ünün şirkette fiilen bulunmamasına rağmen- sermaye azaltımına gidilebilir mi? Aslında teknik olarak bu konuda bir engel bulunmamakla birlikte; TTK'nın 376/2'inci maddesi lafzını esas alarak, 1/3 ile yetinmek için 1/3'e eşit sermayenin fiilen şirkette bulunması gerektiğini düşünüyoruz. Yine TTK'nın 473/2'inci maddesi uyarınca, sermayenin azaltılmasına rağmen şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak miktarda aktifin şirkette varlığı belirlenmiş olmadıkça sermayenin azaltılmasına karar verilemez. Dolayısıyla her iki madde birlikte yorumlandığında; şirket alacaklılarının haklarını tamamen karşılayacak bir aktifin varlığının tespiti halinde şirketin sermaye azaltımına gidebileceği ancak bu azaltıma gitmek için şirketin en azından sermayesinin 1/3'ünün fiilen şirkette olması gerektiği düşünülüyor. Aksi halde şirket zaten iflas pozisyonunda olacağından, öncelikle bu durumun giderilmesi daha uygun olacaktır. Ancak, uygulamada sermaye ve yedek akçeler toplamının 1/3'ünden daha az öz kaynak olması halinde de sermaye azaltımına gidildiği görülmektedir. Bu nedenle konunun Ticaret Bakanlığınca bir tebliğ ile netleştirilmesinin uygun olacağını düşünüyoruz.

Teknik İflas Halinde Yönetim Kurulunun İflas İstemiyle Mahkemeye Başvurmasının İstisnaları

Şirketteki sermayenin 2/3'ünün kaybolduğunun anlaşılması veya şirketin borca batık durumda olduğu şüphesinin bulunması halinde; yeni TTK'nın 376'ncı maddesinin üçüncü fıkrası ile sunulan imkânlar nedeniyle iflas talebi için mahkemeye başvurmaya gerek olmayabilir. 

Söz konusu üçüncü fıkra, şirketin borca batık olması durumunda uygulanacak kuralları düzenler. Borca batık olma kavramı ise şirket aktiflerinin yıllık bilançoda olduğu gibi defter veya iktisap değeriyle değil de, gerçek veya olası satış değeriyle değerlemeye tabi tutulsalar bile; alacaklıların, alacaklarını alamamaları yani şirketin borç ve taahhütlerini karşılayamaması anlamına gelir.

Borca batık olma emarelerinin olması durumunda ise yönetim kurulunun hem işletmenin devamı esasına göre hem de aktiflerin olası satış değerleri üzerinden bir ara bilanço düzenletmesi önerilir. Bu durumda iki bilanço hazırlanması oldukça önemlidir. Özellikle aktiflerin olası satış değerlerine göre çıkarılan bilanço, eğer şirketin alacaklıların alacaklarını karşılayacak bir durum arz ediyorsa, yönetim kurulunun mahkemeye şirketin iflası için başvurmasına gerek olmadığı sonucunu ortaya koyar. Maddenin gerekçesinde de ifade edildiği üzere; aktif ve pasiflerin işletmenin sürekliliğine göre değerlendirilmesi, faaliyetine devam edecek bir işletme esas alınarak değerlendirme yapılması anlamına gelmekte ve böyle bir değerlendirme işletmenin borca batık olma durumuna rağmen bazı olgular, beklentiler, etkisini yitiren sebepler dolayısıyla şirketin yaşama ümidinin var olup olmadığını ortaya koyar. Dolayısıyla işletmenin sürekliliği esası uyarınca işletme varlıklarının değerlendirilmesi sonucunda çıkarılacak ikinci bir ara bilançoya göre eğer borca batıklık durumunu ortadan kaldıracak emareler varsa, yönetim kurulu şirketin iflasını istemek için mahkemeye başvurmayabilecektir.

Yönetim kurulunun mahkemeye iflas istemi için başvurmasının ikinci istisnası ise, alacaklılardan bazılarının kendi alacaklarını diğer alacaklıların alacaklarının sırasından sonraya gitmesini yazıyla kabul etmesi halinde gerçekleşir. Alacaklılar böyle bir taahhütte bulunduklarında, iflas halinde önceki alacaklar ödenmeden sona giden alacak garameye (taksime) katılmamaktadır. Eğer bu taahhütlerin tutarı ara bilanço ile ortaya çıkan sermaye açığına (zarar sebebiyle kaybolmuş tutara) eşitse, iflas bildirimi zorunluluğu ortadan kalkmaktadır.

Bu nedenle 376'ncı maddenin son fıkrası, şirketin iflastan kurtulması için büyük önem taşımaktadır.

Teknik İflas Şartlarının Varlığı Durumunda Yönetim Kurulunun Sorumlulukları Nedir?

Yeni TTK'nın 375'inci maddesi anonim şirketlerde yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görevlerini düzenler. Aynı maddenin 1/g bendi ise; borca batıklık durumunun varlığında mahkemeye bildirimde bulunulmasının da yönetim kurulunun vazgeçilemez ve devredilemez görevleri arasında olduğunu belirtir. Benzer bir düzenleme TTK'nın 625'inci maddesinde limited şirketlerde müdürler için de düzenlenmiştir. Yine İcra İflas Kanunu'nun (İİK) 345/a maddesi idare ve temsil ile görevlendirilmiş kimseler veya tasfiye memurlarının, 179'uncu maddeye göre şirketin mevcudunun borçlarını karşılamadığını bildirerek şirketin iflasını istemezlerse, alacaklılardan birinin şikâyeti üzerine, on günden üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı hükmünü içerir.

İİK'nın 179'uncu maddesi ise sermaye şirketleri ile kooperatiflerin borçlarının aktifinden fazla olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflâsına karar verileceğini, ancak idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan birinin, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflâsın ertelenmesini isteyebileceğini, mahkeme projeyi ciddî ve inandırıcı bulursa, iflâsın ertelenmesine karar vereceğini hükmeder.

Dolayısıyla İİK'nın 179'uncu maddesindeki bildirim zorunluluğunun yerine getirilmemesi, istenmeyen cezai sonuçlara yol açmaktadır. Bu cezai sorumluluklar için zamanaşımı süresi Türk Ceza Kanunu'nun 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıllıktır. Zamanaşımı olmadığı sürece bu tür bir suçlama ile yönetim kurulu üyelerinin karşılaşma ihtimalinin olduğunu belirtmek isterim. Dolayısıyla, teknik iflas durumuna yönetim kurulunun özel hassasiyet göstermesi ve sorunun bir an evvel çözümü için uğraşı içinde olması gerektiği kanaatindeyiz. Ancak mevcutta teknik iflas şartları gerçekleşmiş şirketlerin durumlarını değerlendirmeleri ve makul bir sürede şirket varlıklarının ve sermayesinin iyileştirilmesi planlamalarını yapmaları ve gerekli tedbirleri almalarını tavsiye ederiz.
 

1 Yeni TTK Md. 376, üçüncü ve son fıkrası​​

Timur Çakmak

Doktor,Mühendis,Avukat,Mali Müşavir Gibi Serbest Meslek Mensuplarına Stopajlar Hakkında Birkaç Öneri

  

Doktor,Mühendis,Avukat,Mali Müşavir Gibi Serbest Meslek Mensuplarına Stopajlar Hakkında Birkaç Öneri
 

Bilindiği gibi 193 sayılı GVK'nun 66.md. hükmüne göre serbest meslek erbabı sayılan kimseler yine 193 sayılı GVK'nun 94.md.ne istinaden düzenledikleri serbest meslek makbuzuna istinaden müşterileri tarafından stopaj yapılarak vergi dairesine muhtasar beyanname ile beyan edilmektedir.
Burada önemli olan husus şudur; serbest meslek erbabının düzenlediği makbuzun muhatabı olan tarafın gerçek usulde gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olması gerekecektir. Burada yapılan hizmet veya iş bedeli üzerinden %20 stopaj gösterilir. Makbuzun muhatabı gerçek veya tüzel kişi bu makbuz bedelinden de yer alan stopajı serbest meslek erbabına vermez,ödemez. Yapılan stopaj, iş sahibi tarafından muhtasar beyanname ile serbest meslek mensubu adına vergi dairesine ödenir.
Bilindiği gibi serbest meslek erbabında birçok mesleki giderler yasaya göre giderleştirilememektedir. Buna mukabil elde edilen hasılat yönünden makbuz kesilmesi halinde KDV doğmakta, makbuzun muhatabının gerçek usulde gelir vergisi mükellefi veya kurum olması halinde %20 stopaj yapılmaktadır. Sonuçta serbest meslek erbabın eline stopaj sonrası net rakam ele geçmektedir. Böylece serbest meslek erbabının, ticaret erbabı gibi bazı masrafları yazma olanağı bulunmamaktadır.
Sistem yukarıda açıklandığı şekilde çalışmasına rağmen, serbest meslek erbabı olan doktor, mühendis, avukat, mali müşavir, mimar vb. serbest meslek erbabı her 3 ayda bir geçici vergi beyannamesi vermektedir. Vergi dairesine verilen geçici vergi beyannamelerinde o dönem içerisinde yapılmış olan gelir vergisi tevkifatları hesaplanan geçici vergiden mahsup edilmektedir. Neticede sürekli olarak vergi mükelleflerine iş veya hizmet sunan serbest meslek erbabı açısından herhangi bir geçici vergi sene içerisinde doğmamayabilir.
Her yıl, mart ayı içerisinde (1-25 Mart) serbest meslek erbabı tarafından vergi dairesine verilen yıllık gelir vergisi beyannamelerinde ise toplanan stopajlar beyanneme ekinde bir liste halinde vergi dairesine verilmektedir. Burada da oluşan geçici vergiler ve geçici vergilerden mahsup edilen tevkifatlar sonuçta mart ayında çıkan vergi üzerinden hesaplanan ana gelir vergisinden mahsup edilir. Bu işlemler her 3 ayda bir ve her yıl mart ayında sürgit devam eder gider…
Bu çalışmada bizim önerilerimiz şunlardır;
1)      Pratik yaşamda daha çok iş sahiplerine, vergi mükelleflerine,sanayiicilere,  serbest meslek hizmeti sunan mimar,mühendis,avukat,mali müşavir vb. hizmet erbabında sene içerisinde verilen gelir vergisi geçici beyanname verme yükümlülüğü kaldırılmalıdır.

2)      Serbest meslek hizmetlerinde uygulanan vergi tevkifatı oranı halihazırda %20'dir. Bu oran gelir vergisi tarifesinin başlangıç oranı olan %15 nisbetine çekilmelidir.
3)      Geçici vergi nispeti serbest meslek erbabında %15'dir. Bu durumda geçici vergi beyannamesi verilen aylarda, geçici vergi nisbeti %15 olup buna mukabil serbest meslek stopajıda %20 olmaktadır. Bu şekilde sürekli devam eden bir işlemde geçici vergi doğmaz, hatta iadesi gereken gelir vergisi çıkabilir.
4)      Serbest meslek erbabı yönünden geçici vergi beyannamelerinin kaldırılması zorunludur. Bunun yerine önceden vergi dairesine bir dilekçeyle durum bildirilebilir.

 
Nazlı Gaye Alpaslan
Avukat

Kaynak: www.MuhasebeTR.com (Bu makale yazılı veya elektronik ortamda kaynak göstermeden yayınlanamaz. Kaynak göstermeden yayınlayanlar hakkında yasal işlem yapılacaktır .)

30 Ekim 2014 Perşembe

Cenaze ve evlenme yardımı

 Cenaze ve evlenme yardımı
 
Sosyal güvenlik sisteminde ve çalışma mevzuatında gerek cenaze gerekse evlenme konusunda bazı yardımlar ve ödemeler vardır. Bunlar çalışanın tabi olduğu mevzuata göre farklılık arz eder.
5510 SAYILI YASADA EVLENME YARDIMI
Evlenmeleri nedeniyle gelir veya aylıkları kesilmesi gereken kız çocuklarına, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60'ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.
Evlenme ödeneği verilmesi halinde, diğer hak sahiplerinin aylık veya gelirleri, evlenme ödeneği verilen sürenin bitimini takip eden ödeme döneminden itibaren 34'üncü maddeye göre yeniden belirlenir.
657 SAYILI DEVLET MEMURLARI KANUNU'NDA CENAZE YARDIMI
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 208. maddesinde; devlet memurlarından memur olmayan eşi ile ikiden fazla dahi olsa aile yardımı ödeneğine müstahak çocuğu ölenlere en yüksek devlet memuru aylığı (ek gösterge dahil) tutarında, memurun ölümü halinde sağlığında bildiriyle gösterdiği kimseye, eğer bildiri vermemiş ise eşine ve çocuklarına, bunlar yoksa ana ve babasına, bunlar da yoksa kardeşlerine en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) tutarında, ölüm yardımı ödeneği verileceği hükme bağlanmıştır.
Ölüm yardımı ödeneği, hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ve ödeme emri aranmaksızın saymanlarca derhal ödenir. Bu yardım borç için haczedilemez. 2014 yılında eş ve çocuğun ölümü halinde (8000+1500) x 0.076998= 731 TL, memurun ölümü halinde [(8000+1500) x 0.051448] x 2= 1463 TL ölüm (cenaze) yardımı yapılmaktadır.
5510 SAYILI YASADA CENAZE YARDIMI
İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli işgöremezlik geliri, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya kendisi için en az 360 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine SGK Yönetim Kurulu'nca belirlenip bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenecek.
Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilecek.
Cenaze ödeneğinin yukarıda sayılanlara ödenememesi ve sigortalının cenazesinin gerçek veya tüzel kişiler tarafından kaldırılması durumunda, SGK Yönetim Kurulu'nca belirlenip bakan tarafından onaylanan tarifeyi geçmemek üzere belgelere dayanan masraflar, masrafı yapan gerçek veya tüzel kişilere ödenecek.
2014 yılı için SSK ve Bağ-Kur'lularda cenaze ödeneği 415 liradır.
4/(c) bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan (memurlar) ölenlerin hak sahiplerine kendi kurumları tarafından ilgili mevzuat gereği ölüm yardımı hariç cenaze gideri, cenaze nakil gideri ödeneği veya bu mahiyette bir ödemenin yapılması halinde, kurum tarafından cenaze ödeneği ödenmeyecek.
Ali Tezel
http://www.haberturk.com/yazarlar/ali-tezel-1016/1004470-cenaze-ve-evlenme-yardimi
 

İflas ertelemesi ve vergilemeye etkisi

 

İflas ertelemesi ve vergilemeye etkisi
Belirli süreli ya da süresiz olarak kuruları şirketlerin faaliyete başladıktan bir süre sonra ülkenin ekonomik koşullarındaki olumsuzluklar, şirketin faaliyette bulunduğu sektörde rekabetin artması ve tüketici tercihlerinde meydana gelen değişmeler gibi nedenlerle, ya da yönetim hataları yüzünden varlıklarını sürdürmeleri zorlaşabilmekte, hatta sona erme tehlikesi söz konusu olmaktadır. 
 
Gerek eski gerekse 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu'muz bu duruma düşülmemesi için tedbirler alınması konusunda yönetim kurullarını, şirket müdürlerini görevli kılmıştır. Eski TTK 324 ve yeni TTK 376'ncı ve 377'nci gerekli düzenlemeler yapılmıştır. TTK'nın bu amaca yönelik başka maddeleri de mevcuttur. TTK'nın anılan maddelerine göre yapılan değerlendirme sonucunda borca batık durumda olduğu ortaya çıkarsa şirketler bu durumumdan çıkmak için çeşitli yollara baş vurabilirler. Bunlardan biri de ifl as ertelemesi talebinde bulunulmasıdır. 
 
İflas ertelemesi esasları 
 
İflas ertelemesi ile ilgili son düzenleme 6102 Sayılı TTK madde 377 ile yapılmıştır. Buna göre'' (1) Yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni nakit sermaye konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak ifl asın ertelenmesini isteyebilir. Bu hâlde İcra ve İflas Kanunu'nun 179 ilâ 179/b maddeleri uygulanır.'' Başvuru Ticaret Mahkemesi'ne yapılacaktır. 
 
İflâsın ertelenmesine ilişkin 377'nci madde dört esasa işaret etmektedir. Bunlar aşağıdaki şekilde belirtilebilir, 
● Birincisi bir iyileştirme projesinin varlığı halinde iflâsın ertelenebileceğidir. 
● İkinci husus, iyileştirme projesinin emredici nitelikteki içeriği ile ilgilidir. 377'nci maddede, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklı yeni sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunmak durumundadır. Kanımızca kanun koyucu, diğer tedbirlerle birlikte ifl âs konumunda bulunan bir sermaye şirketinin pay sahiplerinin sermaye, hatta nakdî sermaye katkılarıyla bu konumdan çıkabileceği düşüncesinden hareket etmiştir. 
● Üçüncü esas, mahkeme iflâsın ertelenmesi talebi üzerine kayyımı derhal ataması gereğidir. Mahkemenin aldığı bu kararla yönetim kurulunun yetkileri tümüyle elinden alınarak kayyıma verilebileceği gibi, bu yapılmayarak, yönetim kurulunun karar ve işlemlerinin geçerliliği kayyumun onayına bağlanabilir. Kayyumun görev ve yetkileri mahkemece verilen ifl asın ertelenmesi kararında ayrıntılı olarak düzenlenir. 
● Dördüncü esas, mahkemenin erteleme kararı üzerine borçlu şirket aleyhine 6183 Sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanu'na göre yapılanlar dahil olmak üzere, hiçbir takip yapılamayacaktır. Daha önce başlamış takipler de durdurulacaktır. 
 
Takip işlemleri ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler bu sürede işlemeyecektir. Erteleme sırasında taşınır, taşınmaz veya ticari işletme rehiniyle temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir; ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez. 
 
Erteleme süresi azami bir yıldır. Bu süre kayyumun verdiği raporlar dikkate alınarak mahkemece uygun görülecek süreler ile uzatılabilir. Uzatma süreleri toplamı dört yılı aşamaz. Kayyum, mahkemenin belirleyeceği sürelerde ifl ası erteleme kararı verilen şirketin faaliyetleri ve işletmenin durumu hakkında düzenli olarak mahkemeye rapor verir. 
 
İflasın ertelenmesi talebinin reddi ya da erteleme süresi sonunda iyileşmenin mümkün olmadığının tespiti üzerine mahkeme, şirketin ifl asına karar verir. Erteleme süresi dolmadan da , mahkeme kayyumun verdiği raporlardan şirketin mali durumunun iyileştirilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varırsa, erteleme kararını kaldırarak şirketin ifl asına karar verebilir. 
 
Kanunda erteleme süresi içinde sadece takip açılamayacağından söz edildiğinden erteleme süresi içinde borçluya karşı iflâs davası dışında diğer davalar açılabilir fakat bunların sonucunda alınacak ilamlar takibe konulamaz. Buradan anlaşılacağı gibi hakkında ifl âs erteleme kararı verilen sermaye şirketi bu süre içinde( imtiyazlı alacaklar dışında) korumaya alınarak ticari faaliyetine devamı sağlanmaktadır. Malvarlığı muhafaza altına alınarak ticari faaliyetlerine devam etmesi ve durumunu düzeltmesi için kendine bir hareket imkanı verilmiş olmaktadır. 
 
Erteleme süresi sonucunda şirketin mali durumunun düzelmesi halinde erteleme kararı amacına ulaşmış demektir. Bu durumda kayyım tarafından verilen rapor çerçevesinde mahkeme erteleme kararını kaldırır. 
 
İflas erteleme kararının vergilemeye etkileri 
 
● Şüpheli alacak ayrılmasına etkisi 
VUK'un 323. maddesine göre; "'ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla; dava veya icra safh asında bulunan alacaklar; yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.'' 
 
İflas ertelemesi kararı verilmesi halinde şirket alacaklılarının gerekli formaliteleri yerine getirerek şüpheli alacak karşılığı ayırıp ayıramayacakları tartışma konusu olmuştur. 
 
Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından verilen bir özelgede "ifl asın ertelenmesi, şirketi idare veya temsille görevlendirilmiş olanlar ya da alacaklılar tarafından iyileştirme projesinin hazırlanıp mahkemeye ibrazı ve mahkemenin de bu projeyi inandırıcı bulması halinde söz konusudur. Bu kararın verilmesi firmadan alacağı olanların alacaklarını tahsil etme imkânını ortadan kaldırmamaktadır. 
 
Ayrıca İcra ve İflas Kanunu uyarınca ifl asın ertelenmesi uygulamasında icra takipleri engellenmektedir. Erteleme kararı dava açsın açmasın tüm alacaklılar bakımından sonuç doğuracağından diğer alacaklıların dava açmalarına ve icra takibi yapmalarına gerek yoktur. 
 
Bu açıklamalar çerçevesinde, iflasın ertelenmesi kararının verilmesi ile ifl asa ilişkin şartların varlığının tamamen ortadan kalktığından söz edilemeyecektir. Bu durumda İcra ve İfl as Kanunu uyarınca borçlunun takibi engellendiğinden şüpheli alacak karşılığı ayrılması mümkün olacaktır", şeklinde görüş bildirilmiştir. 
 
● Gecikme zammı uygulamasına etkisi 
Bilindiği üzere 6183 sayılı Amme alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un gecikme zammında tatbik müddeti ve diğer hükümler başlıklı 52.maddesinde "Gecikme zammının tatbik müddeti amme alacağının tecilinde tecilin yapıldığı, iflas halinde iflasın açıldığı, aciz halinde bu durumun sabit olduğu güne kadar olan müddettir." hükmü yer almaktadır. Tahsilat Genel Tebliği'nde de ifl as ertelemesi iflasın açılması hükmünde olmadığından gecikme faizi uygulanmasına devam edilecektir görüşü açıklanmıştır. 
 
● Haciz işlemlerine etkisi 
İİK'nın 179/b maddesinin ilk fıkrasına göre, erteleme kararı üzerine borçlu aleyhine 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamayacak ve evvelce başlamış takipler duracaktır. Bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemeyecektir. Bu hükümden açıkça anlaşılacağı üzere amme alacakları da dahil olmak üzere borçlu nezdinde haciz işlemi başlatılamayacağı gibi, daha önce başlatılan haciz işlemi de iflasın ertelemesi süreci sırasında durdurulacaktır. 
 
Seri; A, Sıra No:1 Tahsilat Genel Tebliği'nin ikinci kısmında yer alan "iflas Yoluyla Takip ve Konkordato" başlıklı 4.bölümünün 3.müddesine göre; "amme borçlusunun ifl asının ertelenmesine karar verilmesine halinde alacaklı tahsil dairelerince erteleme kararı devam ettiği sürece takip yapılamayacaktır." Bu düzenleme ile idare de takip yapılamayacağını açık bir şekilde ortaya koymuştur. 
 
● Limited şirket ortaklarının takibine etkisi 
6183 sayılı Kanun'un 35'inci maddesine göre, limited şirket ortakları şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar. 
 
Ancak; iflas ertelemesi kararı mahkemenin erteleme başvurusunda bulunan şirketin durumunu düzeltebileceği kanaatine dayanmaktadır. Verilen süre içinde takip işlemlerinin mümkün olmaması bu amaca yöneliktir. Takibat yapılmadan kamu alacağının tahsil edilemediği veya edilemeyeceğinin anlaşılması gibi bir sonuca varmak mümkün değildir. Bu durumda limited şirket ortaklarının da takibata maruz kalmamaları gerekir.
 
AKİF AKARCA / DR.MEHMET ŞAFAK / DÜNYA


Düşük Ücretle Sigorta Primi Gösterilen İşçinin Kayıpları

Düşük Ücretle Sigorta Primi Gösterilen İşçinin Kayıpları
Yazımızda SGK gün ve kazançların eksik bildirilmesi de kayıt dışı çalışmaya bir örnektir.
Özellikle okurlardan sıklıkla aldığımız şikayetlerin büyük çoğunluğunu kayıt dışı istihdam şekli olan ücretin eksik bildirimidir.
Ücret bir kişiye yaptığı bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak genel anlam da tanımlaması yapılır.
Ödenen ücretler ise SGK'na har ay işveren tarafından bildirilmesi gerekir.
Bunu da yaparken yasal anlamada SGK primine esas tutulan diğer kazançlarında ilave edilmesi gerekir.
Bildirimi yapılacak çalışanın ücretinde, (ilgili ayda ödenen prim, ikramiye gibi ücret dışında yapılan bütün ödemeler de dahil edilerek) brüt tutar esas alınır.
Kısaca yasada primden muaf tutulan ödemeler belirlendiği için , diğer ödemeler prime esas kazanca dahil edilecektir.
Bunlar için açıklama yaparsak çalışanların kazançlarının bildiriminde; ayni yardımlar ve ölüm, doğum ve evlenme yardımları, görev yollukları, seyyar görev tazminatı, kıdem tazminatı, iş sonu tazminatı veya kıdem tazminatı mahiyetindeki toplu ödeme, keşif ücreti, ihbar ve kasa tazminatları ile SGK tarafından tutarları yıllar itibarıyla belirlenecek yemek, çocuk ve aile zamları, işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen ve aylık toplamı asgari ücretin % 30′unu geçmeyen özel sağlık sigortası primi ve bireysel emeklilik katkı payları tutarları hariç yapılan diğer bütün parasal ödemeler işçinin primlerine dahil edilmek zorunluluğu vardır.
UYGULAMADA HALEN GEÇERLİ OLAN ASGARİ ÜCRET BİLDİRİMİ İLE MAĞDURLAR ARTIYOR
Çalışma hayatında yapılan denetimlerde son yıllarda meslekte kod uygulaması olsa da asgari ücretten bildirime devam ediliyor.
Bunun nedeni de yıllardır asgari ücretten işçi çalıştırma prensibinin yerleşik olmasından kaynaklanmaktadır.
Önemli neden ise ülkemizde sendikal anlamda işçi topluluğunun giderek azalması ile ,toplu pazarlık düşüncesi ortadan kalkmıştır.
Eğitimli iş gücü bile hakkını aramaktan yoksun bırakılmış, gerçek ücretten değil asgari ücretten çalışma esasına razı olmuştur.
Bunun sonucunda uzun vadede çalışanlarda kayıplara neden olacaktır.
Kayıt dışı olarak belirdiğimiz Asgari ücretle çalışma sistemi ile birlikte;
Ø  İhbar Tazminatı,
Ø Kıdem Tazminatı,
Ø Emekli Aylığı
Düşük düzeyde ödenecektir.
KISA VADELİ SİGORTA KOLLARI BAKIMINDAN KAYIPLAR
Asgari ücretten bildirilen kazançlar sonucunda Kısa Vadeli Sigorta Kollarından yapılan ödeneklerde düşük düzeyde kalacaktır.
İş Göremezlik Gelirleri olarak tanımlanan kısa vadeli ödemeler;
Ø  Hastalık,
Ø  Analık,
Ø İş Kazası ve Meslek Hastalığı sonucu sürekli yada geçici iş göremezlik
Kısaca asgari ücretle çalıştığınız da gelir anlamında düşük olacaktır.
 Çalışırken siz düşük ücreti kabullendiğinizde ,vefatınız halinde hak sahiplerini de düşük aylık ve gelire mahkum edersiniz.
 
VEDAT İLKİ / ALİTEZEL.COM
 

SGK borcundan işçiler sorumlu olur mu!

 
SGK borcundan işçiler sorumlu olur mu!
Yazının başlığını okuyan dostların, "Yahu Resul bey, hiç öyle şey olur mu? Bu işi bilen bir kişi olarak bari söz böyle gülünç şeyler söylemeyin!" dediklerini duyar gibiyim. 
Evet gerçekten de dostlarımız, okurlarımız son derece haklıdır. Bir şirketin ödenmeyen SGK borcundan ister kapıdaki güvenlikçi, isterse bir müdürün sorumlu olmaması gerekiyor. Hakkaniyet ve vicdan da bunu gerektiriyor.
Ancak maalesef mevzuat hazretlerine ve SGK uygulamasına göre bu böyle olmuyor.
SGK tarafından işverenlerin şirket yönetim kurulu üyeleri de dahil olmak üzere üst düzeydeki yönetici veya yetkilileri ile kanuni temsilcileri SGK'na karşı işverenleri ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutuluyor.
Buna göre, örneğin bir şirkette maaşlı olarak çalışan Genel Müdür, ödeme yaptırma yetkisi olup olmadığına bakılmaksızın sorumlu tutuluyor.
Hatta hızını alamayan bazı müdürlüklerin şirketlerin mali müşavirlerinden de sorumluluğu olduğu iddiasıyla ödenmeyen sigorta prim borçlarının ödenmesi talebinde bulunulduğu görülüyor.
Umarız SGK mevzuatında da bir şirkette maaşlı olarak çalışan işçi veya profesyonel yöneticilerin sorumlu tutulmalarına ilişkin düzenleme maliye idaresi uygulama ve mevzuatı paralelinde yeniden düzenlenir.
SGK kusurlu olduğunda faiz alınmaz
Bu arada torba yasayla yapılan bir değişikliğe göre, sigortalılar ile tüzel kişilerin kasıt, kusur, hata veya yanıltıcı beyanından kaynaklanmaması şartıyla, sigortalılarca ödenen prim ve prime ilişkin borcun noksan tahakkuk ettirildiğinin SGK tarafından sonradan tespit edilmesi hâlinde tespit edilen fark prime ilişkin borç aslına, tebliğ tarihinden gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanır.
Vergi borçlarından işçi sorumlu değil
SGK uygulamasının aksine, işçiler, üst düzey görevlerde çalışan profesyonel yöneticiler şirketlerin vergi borçlarından sorumlu tutulmazlar.
Anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ile limited şirket müdürlerinin sorumlulukları fer'i niteliktedir.
Anonim şirketin yönetim kurulu üyesi (kanuni temsilci) olmayan ortakları, vergi borçları nedeniyle esas itibariyle taahhüt ettikleri sermaye payı ile sınırlı olarak sorumludur.
Ancak, yönetici konumundaki anonim şirket yönetim kurulu üyesi ortakları vergi borçlarından sorumlu tutulmaktadır.
Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan vergi borçlarından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya, tüm malvarlıkları ile sorumludurlar. Limited şirket ortakları Vergi borcundan hisseleri oranında sorumludur. Şirketteki ortaklık payını, devreden ortağın sonraki dönemlere ilişkin vergi borcundan sorumlu olmaması için pay devrini Türk Ticaret Kanununa uygun şekilde (595. mad.) yapması gerekir.
Vergi alacağı, vadesinin rastladığı takvim yılını takip eden yılın başından itibaren 5 yıl içinde tahsil edilmezse zaman aşımına uğrar.
Vergi ve vergiye bağlı alacaklar açısından yönetim kurulu üyeleri ile limited şirket müdürlerinin takip edilebilmesi için, vergi alacağının asıl vergi borçlusu şirketten tahsil imkanının olmaması şartına bağlıdır. Yani, tüm takip yollarının asıl şirket hakkında tüketilmiş bulunması gerekmektedir. Bununla beraber, anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ile limited şirket müdürleri, vergi borçlarının ödenmemesinde kusurlarının bulunmadığını iddia ve ispat ederlerse sorumlu tutulamazlar.
Resul KURT
http://haber.stargazete.com/yazar/sgk-borcundan-isciler-sorumlu-olur-mu/yazi-958801

İş Kazaları: ‘Ders’imizi Alamadık!

İş Kazaları: 'Ders'imizi Alamadık!
Her gün bir iş kazası haberiyle derin acılar yaşıyoruz. Türkiye sınırları içinde örneklerini saymakla bitiremeyeceğimiz kazaların en çarpıcı olanı Soma'da kaydettiğimiz işçilerimizdir. Bundan ders çıkartmadığımız gibi en vahim olanı ise iki gün önce Karaman'ın Ermenek ilçesinde kömür ocağında yaşanan bir başka göçüğün olması. Su kaynağının patlaması sonucu çok sayıda işçi madende mahsur kaldı. Kurtarma çalışmaları halen devam ediyor. 

İşte iş kazalarının gündemde olduğu ve işçi haklarının konuşulduğu bugünlerde biz de iş kazasına uğrayan işçilerin sağlık yardımlarından yararlanma ve SGK tarafından aylık/ gelir bağlanması şartlarını konu aldık. 
İş kazası sonucu yaralanan sigortalıya sağlık yardımları yapılabilmesi için herhangi bir prim gün sayısı aranmamaktadır. Yani, bir işyerinde ilk defa bir saat önce çalışmaya başlayan bir kişi tüm sağlık yardımlarından faydalanabilir. Ayrıca çalışmadığı günler için SGK'den geçici iş göremezlik ödeneği de alır.
İş kazası maaşı şartları 
Bir iş kazasında yüzde 10 ve üzerinde meslekte kazanma gücü kaybı olan kişiye veya iş kazası sonucunda vefat eden kişinin hak sahiplerine SGK tarafından iş kazası maaşı (gelir) bağlanmaktadır. 
İş kazası, meslek hastalığı ve hastalık, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse; sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan, yapılacak olan ödemeler zarara sebep olan üçüncü kişilere ve kusurlu çalıştırana rücû edilmektedir. 
Sigortalının ağır kusurlu olduğu ve kusur derecesine dair bilgi veya belge bulunması halinde denetim talebinde bulunulmadan kusur derecesi esas alınarak geçici iş göremezlik ödeneği 1/3 oranında eksiltilerek ödenmektedir. Belgede ağır kusur ifadesi yer almakla birlikte kusur derecesi yer almıyor ise yüzde 5 oranında kesinti yapılmak suretiyle işlem yapılacaktır.
Neler ağır kusur sayılıyor 
Ağır kusura yönelik uygulamalar esas alındığında, sigortalının; 
1- İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili kurallara uymaması, 
2- Tehlikeli olduğu veya hastalığa sebep olacağı bilinen bir hareketi yapması, 
3- Yetkili kimseler tarafından verilen emirlere aykırı hareket etmesi, 
4- Yapılması gerekli bir hareketi savsaması, 
5- Açıkça izne dayanmadığı gibi, hiçbir gereği veya yararı bulunmayan bir işi bilerek yapması, ağır kusuruna esas tutulmaktadır. 
İşçi sağlığı ve kazalar sonrasında yaşanan hak talepleri için daha çok önlem ve uygulamanın işleve konması gerekmektedir. En basitinden maden ocaklarının girişine yerleştirilen anlamlı ve dikkat çeken uyarıların gerçek hayatta da ifade bulması dileğiyle; Karaman'da yaşanan olayın bundan sonrası için ders niteliğinde son olmasını umuyorum. 
SOSYAL GÜVENLİK 
Geçici İş İlişkisinde 6 Ay Sınırı Var!

İşçinin bir işyerinde çalışması asıl olmakla birlikte, geçici iş ilişkisi kapsamında farklı işverenler yanında çalışması mümkündür.
Asıl işvereni, devir sırasında yazılı rızasını almak suretiyle bir işçiyi;
- İşçinin, işvereni olan şirketin bağlı olduğu holding bünyesi içinde,
- İşçinin, işvereni olan şirketin bağlı olduğu şirketler topluluğuna bağlı başka bir işyerinde veya, - İşçinin yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla farklı şirketlere ait başka bir işverende iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiğinde, geçici iş ilişkisi gerçekleşmiş olmaktadır.
Bu halde iş sözleşmesi devam etmekle beraber, işçi bu sözleşmeye göre üstlendiği işin görülmesini, iş sözleşmesine geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı yerine getirmekle yükümlü olur. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren işçiye talimat verme hakkına sahiptir.
Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir.
Geçici iş ilişkisinde, işverenin, ücreti ödeme yükümlülüğü devam eder. Geçici iş ilişkisi kurulan işveren, işçinin kendisinde çalıştığı sürede ödenmeyen ücretinden, işçiyi gözetme borcundan ve sosyal sigorta primlerinden asıl işveren ile birlikte sorumludur.
İşveren ve işçi sorumluluğu
İşçi, işyerine ve işe ilişkin sebep olduğu zarardan geçici iş ilişkisi kurulan işverene karşı sorumludur. İşçinin geçici sözleşmesinden aksi anlaşılmıyorsa, işçinin diğer hak ve yükümlülüklerine ilişkin bu kanundaki düzenlemeler geçici iş ilişkisi kurulan işverenle olan ilişkisine de uygulanır.
İşçiyi geçici olarak devralan işveren grev ve lokavt aşamasına gelen bir toplu iş uyuşmazlığının tarafı ise, işçi grev ve lokavtın uygulanması sırasında çalıştırılamaz. İşveren, işçisini grev ve lokavt süresince kendi işyerinde çalıştırmak zorundadır.
İş Kanunu'na göre, toplu işçi çıkarmaya gidilen işyerlerinde çıkarma tarihinden itibaren altı ay içinde toplu işçi çıkarmanın konusu olan işlerde geçici iş ilişkisi gerçekleşmez.
SORU- CEVAP 
İki farklı numara birleşebilir mi?
SSK döneminde yaklaşık 20-25 yıl önce
çalışırken iki farklı SSK sicil numaram olmuş. Şimdi emekli olmayı düşünüyorum. Bu SSK numaralarımı birleştirmem mümkün olabilir mi? Serdar Kayhan

Emeklilik için birden fazla SSK numaranız varsa her iki numara birleştirilir. Ayrıca her iki SSK numarasındaki bildirimler dikkate alınarak emekli aylığı bağlanır.

Sorularınız için malicozum@ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular e-posta ile tek tek cevaplanacaktır.  
Yahya Arıkan
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/135614/is_Kazalari___Ders_imizi_Alamadik_.html#
 

Üç çocuk için doğum borçlanması yapabilir miyim?

 

 Üç çocuk için doğum borçlanması yapabilir miyim?
 
06.01.1963 doğumlu bayanım. Temmuz 1977 yılında sigortalı olarak ilk işe giriş tarihim ve dokuz iş günü yatırılmış primim var. 2006-2009 yıllarında 785 gün isteğe bağlı prim ödedim. 1984-1985 ve 1994 doğumlu üç çocuğumuz var. Üç çocuk için doğum borçlanması yapabilir miyim, ne kadar öderim ve ne zaman emekli olabilirim?>Mümine G.
 
CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre; birinci çocuk için 15 ay, diğerleri için 2 yıl olmak üzere 'Torba Yasa'ya göre 1.890 gün doğum borçlanması yapıp, 916 gün de prim öderseniz; 50 yaş ve 3.600 günle emekli olabilirsiniz. Bir günlük doğum borçlanması 12,10 TL'dir.
NE ZAMAN EMEKLİ OLABİLİRİM?
>Buket Ç. 
03.10.1967 doğumlu bayanım. 01.12.2008 tarihli ilk işe giriş tarihim ve 1.712 günüm var. 1992 ve 1996 doğumlu iki çocuğumuz var. Doğum borçlanması yapabilir miyim, ne zaman emekli olabilirim? 
CEVAP: 01.12.2008 tarihli Sigorta girişiniz ve 1.712 gününüz var. SSK'ya prim ödemeye devam ederseniz; 58 yaş ve 7.200 günle normal emekli, 61 yaş ve 5.400 günle yaştan emekli olabilirsiniz. Çocuklar, 01.12.2008 tarihinden önce olduğu için, doğum borçlanması yapamazsınız.
>Şaban Ş.
10.01.1965 doğumluyum. 01.01.1989 tarihli Sigorta girişim var. 1985-1987 yıllarında 18 ay askerlik yaptım. Askerliğimin kaç ayını borçlanırsam erken emekli olabilirim? Teşekkür ederim.
CEVAP: 01.01.1989 tarihli Sigorta girişiniz ve 8.724 gününüz var. 25 yıl, 51 yaş ve 5.450 günle emekli olabilirsiniz. Askerliğinizin 8 ayını borçlanırsanız, giriş tarihiniz 01.05.1988 olur ve 50 yaşınızın dolduğu 10.01.2015 tarihinde emekli olursunuz.
>Erbil B.  
19.09.1972 doğumluyum. 01.05.1997 tarihli SSK girişim ve 2.739 günüm var. 03.11.2006 tarihinden beri BAĞ-KUR ödemekteyim. 1997 yılında 8 ay askerlik yaptım. Ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: 01.05.1997 tarihli Sigorta girişiniz ve 4/a, 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 5.268 gününüz var. 57 yaşınızda, 9.000 günle emekli olabilirsiniz. Son 3,5 yıl 4/a mevzuatına göre prim öderseniz; 25 yıl, 56 yaş ve 5.825 günle emekli olabilirsiniz.
>Zeynep Y.
06.03.1962 doğumlu bayanım. 2003-2011 yılları arasında 2.993 gün Tarım BAĞ-KUR'u ödedim. 2012-2014 tarihleri arasında 900 gün 4/a kapsamında prim ödedim. Tarım tevkifatımız 2001 yılında olmasına rağmen BAĞ-KUR 2003 yılında başlatıldı. 1985-1989 ve 1999 doğumlu üç çocuğumuz var. Doğum borçlanması yapabilir miyim, ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: 01.09.2003 tarihli BAĞ-KUR girişiniz ve 4/a, 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 3.899 gününüz var. 4/b kapsamında prim ödemeye devam ederseniz; 60 yaşınızda, 5.400 günle BAĞ-KUR'dan kısmi emekli aylığı alabilirsiniz. Çocuklar 01.09.2003 tarihinden önce olduğu için doğum borçlanması yapamazsınız. Giriş tarihinizin 2001 olması emeklilik şartlarınızı değiştirmez
 
Lütfi Köksal
 
 

 

 

Tazminatlarının Ödenmeyeceği Baskısı İle İstifa

 

Tazminatlarının Ödenmeyeceği Baskısı İle İstifa
İşçi işverene verdiği dilekçede şahsına ait özel nedenlerden ve bundan sonra yeterli performansı sergileyemeyeceğinden dolayı tazminatlarının ödenerek iş sözleşmesinin feshedilmesini talep etmiş, talebi doğrultusunda tazminatları ödenerek, iş sözleşmesi feshedilmiştir.
Daha sonra bu işçi, istifa dilekçesi vermediği takdirde tazminatlarının ödenmeyeceği baskısı altında dilekçeyi imzaladığını ileri sürerek ve iş arkadaşlarını da bu duruma tanık göstererek, işe iade davası açmıştır.
Sonuç?
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 26.11.2007 tarih ve E.2007/35800, K.2007/35329 sayılı Kararını okuyalım.
''Taraflar arasında iş sözleşmesinin ne şekilde sona erdiği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. Davacı sözleşmenin işverence feshedildiğini ileri sürerken, davalı işveren, ikale ( karşılıklı anlaşma ) yolu ile sözleşmenin sona erdiğini savunmuştur. Dosyada mevcut ve imzası davacı tarafından inkar edilmeyen dilekçede davacının şahsına ait özel nedenlerden ve bundan sonra yeterli performansı sergileyemeyeceğinden dolayı tazminatlarının ödenerek iş sözleşmesinin feshedilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Davalı işverence iş sözleşmesinin feshi davacının belirtilen talebine dayandırılmıştır. Davacı tanıkları dilekçe vermediği takdirde tazminatlarının ödenmeyeceği baskısı altında davacının dilekçeyi imzaladığını açıklamışlarsa da, tanıkların aynı durumda olmaları nedeni ile dava sonucundan menfaatleri bulundukları açıktır. Kaldı ki, tazminatların ödenmeyeceği şartının tek başına iradeyi sakatladığını kabul etmek de mümkün değildir. Somut olayda, iş sözleşmesi tarafların karşılıklı anlaşması sonucu sona ermiş olduğundan davacının işe iade isteği reddedilmelidir.''
           
Kaynak : AloSGK.Com
 

 

Blog Arşivi