31 Ağustos 2014 Pazar

Çocuğu büyüyenin maaşı nasıl düşer?

Çocuğu büyüyenin maaşı nasıl düşer?
Başlığı okuyunca olur mu öyle şey diyebilirsiniz. Fakat asgari geçim indirimi uygulaması nedeniyle böyle bir durum maalesef yaşanıyor. Çocuğu 18 yaşını geçen, eğitime devam ediyorsa 25 yaşını geçen çalışanlar bu durumu işverenlerine bildirmek durumundalar. Bildirmezlerse işveren çalışanın bu hatalı bildirimi nedeniyle ödeyeceği vergi cezasını çalışanın ücretinden kesebilir veya bu miktarı haciz yoluyla tahsil edebilir.
Tek ders sınavları sonrası üniversiteden mezuniyetlerin gerçekleştiği, üniversiteye yerleştirmelerin ek yerleştirmeler sonrası tamamlanacağı bu günlerde konu çalışanlar için önemli. Liseyi bitirip üniversiteye kayıt hakkı kazanamayan ve ek yerleştirmeler sonucunda da bu hakkı elde edemeyen çocuklar artık asgari geçim indiriminin kapsamında olmayacaklar.
Asgari geçim indirimi…
Ocak 2008'den itibaren uygulanmaya başlayan asgari geçim indirimi uygulaması, ücretlerin belirli bir kısmının gelir vergisinden muaf tutulması anlamına geliyor. Medeni durum, eşin çalışıp çalışmaması ve çocuk sayısı asgari geçim indirimi oranını belirliyor.
Asgari geçim indiriminde, bekâr bir çalışan ile evli ve eşi çalışmayan bir çalışan, evli ve tek çocuklu bir çalışan ile evli ve üç çocuklu bir çalışan arasında farklılığın bulunmasının temel mantığı bu kişilerin temel fizyolojik harcama miktarlarının farklı olması. Bekâr bir çalışan evli bir çalışana göre en temel ihtiyaçları olan ekmek, su, gıda maddesi gibi ihtiyaçlara daha düşük oranda harcama yapıyor. Evli bir çalışanın ise temel ihtiyaç harcamaları bekâr bir çalışana oranla daha yüksektir. Çünkü evli bir çalışan aynı harcamaları eşi için de yapmak durumundadır. Bu yüzden evli ve eşi çalışmayan bir çalışanla, evli fakat eşi çalışan bir kişinin de asgari geçim indirimi farklıdır.


Formu doldurmayan yanar
Aile bildirim formu doldurulurken bu duruma dikkat etmek gerekir. Çünkü kişinin maaşı hesaplanan asgari geçim indirimi oranında değişmektedir. Yaz ayları sonunda çocuğu üniversiteden mezun olan bir çalışan, bu durumu bir ay içerisinde işverenine bildirmek zorundadır. Bu bildirimin yapılmaması işverenin vergi bildiriminde hata yapmasına neden olacaktır. Örneğin oğlu üniversiteden mezun olan, başka çocuğu olmayan ve eşi çalışmayan bir kişi asgari geçim indirimi olarak 108,44 TL asgari geçim indirimi alıyorken, oğlunun mezun olması sonrası bu rakam 96,39 TL'ye düşecektir. Aradaki fark işverenin cezalı tarhiyata muhatap olması anlamına gelir. Çalışanın yanlış bildirimi işverenin cezalı tarhiyatına neden olursa işveren bu nedenle karşılaştığı idari para cezası için çalışana rücu edebilir.
Diğer yandan çalışanın işverene hatalı bildirimde bulunması, işçinin işvereni gerçeğe uygun olmayan bilgiler vermesi, işvereni yanıltması ve işverenin güvenini kötüye kullanması olarak değerlendirilerek iş sözleşmesinin tazminatsız olarak feshedilmesine neden olabilir. Bu nedenle çalışanlar bu durumu bir an önce işverenlerine bildirmeliler. Aksi taktirde üzücü sonuçlarla karşılaşabilirler. 
İndirimde üst limit var
Tablodan da görüldüğü üzere en yüksek asgari geçim indirimini evli, eşi çalışmayan ve dört çocuğu bulunan çalışanlar almaktadır. Evli, eşi çalışmayan ve 5 veya 6 çocuğu olan kişiler için asgari geçim indirimi daha yüksek bir tutarda değildir. Bunun nedeni asgari geçim indiriminin üst sınırının olmasıdır. 2014 Yılının ilk altı ayında asgari ücret üzerinden alınan gelir vergisi aylık 136,55 TL'dir. Dolayısıyla asgari geçim indirimi de aylık 136,55 TL'yi geçemez. Bu nedenle evli eşi çalışmayan ve 4'ten fazla çocuğu olan çalışanlar için de uygulanacak asgari geçim indirimi tutarı en fazla 136,55 TL olacaktır.
Asgari geçim indiriminde tanımlanan çocuk, çalışanla birlikte oturan veya çalışan kişi tarafından bakılan ve 18 yaşını doldurmayan çocuklardır. Yani 18 yaşını geçmiş çocuklar asgari geçim indirimi hesabında dikkate alınmaz. Bu durumun bir tek istisnası eğitime devam eden çocuklar için söz konusudur. Eğitimine devam eden çocuklar, 25 yaşını geçtiklerinde artık asgari geçim indirimi kapsamında değerlendirilmezler.
Geçim indirimi nasıl hesaplanır?
Asgari geçim indirimi uygulamasında, asgari geçim indirimine esas tutulacak miktar kişinin medeni durumu, eşinin çalışıp çalışmaması ve çocuk sayısına göre belirlenir ve bu tutar vergilendirilmeyerek kişinin ücretine eklenir.
Asgari geçim indirimi tutarı şu şekilde belirleniyor: Gelirin elde dildiği takvim yılı başındaki (1 Ocak) asgari ücretin;
* Çalışanın kendisi için yüzde 50'si,
* Çalışmayan ve herhangi bir geliri olmayan eş için yüzde 10'u
* Çocukların her biri için ayrı ayrı olmak üzere ilk iki çocuk için yüzde 7,52'i,
* Diğer çocuklar için yüzde 5'i asgari geçin indirimini oluşturuyor.
Dolayısıyla evli, eşi çalışmayan ve 4 çocuk sahibi bir çalışan, asgari ücretin yüzde 85'i tutarı için gelir vergisi ödemiyor.  
Yani evli, eşi çalışmayan ve 4 çocuklu asgari ücretle çalışan bir kişi,  aldığı asgari ücretten yüzde 15 oranında prim kesintisi yapılacağından, asgari ücretin kalan yüzde 85 i gelir vergisi matrahını oluşturacak, bu tutar da asgari geçim indirimine konu edileceğinden, gelir vergisi ödememiş olacaktır.
Hemen ifade etmek gerekir ki, kişi 10.000 TL'de ücret alsa, asgari ücretli de olsa asgari geçim miktarı değişmez. Yani bekâr bir çalışan asgari ücret üzerinden çalışsa da, 10.000 TL ücret de alsa aynı miktarda asgari geçim indirimi alır.
Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/cocugu-buyuyenin-maasi-nasil-duser-/ekonomi/ydetay/1933389/default.htm

İşçinin izin alacağı varsa

İşçinin izin alacağı varsa
Firmamızda 3 yıldır çalışan bir işçimiz işten ayrıldı. Arkadaşımız 3 yıldır izin kullanmadı. İşten ayrılan işçiye geriye dönük kaç yıla kadar izin ücreti ödenebilir? Biz izin parası ödeyecek miyiz? B.Y.
İş Kanunu'na göre, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçinin hak kazanıp da kullanmadığı yıllık izin sürelerine ait ücreti, sözleşmenin sona erdiği tarihteki ücreti üzerinden kendisine veya hak sahiplerine ödenir. İşçiye çalıştığı dönem içinde kullanmadığı izinlerin toplamı kadar, yani 3 sene çalışmış ve hiç izin kullanmamış ise 42 günlük ücreti tutarında izin parası ödenmesi gerekir.
Çalıştığım işyerinden 1491 TL net maaş, mesailerle 3 bin TL gibi kazanıyorum. Fakat 1218 TL bankaya yatıyor. Bu haklarımı almak için ne yapabilirim? 12 saat çalışıyorum, öğlen paydosu da yok. 5...795827 Nolu SMS
İş Kanunu'na göre işçilere yapılacak ödemelerin tamamının banka aracılığı ile olması zorunludur. Ücretin bir kısmının bankadan, bir kısmının elden ödenmesi yasal değildir. Bu, devletin vergi ve SGK prim kaybına sebebiyet verir. Bunun için iş mahkemesine dava açabilir ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na, Bimer, Alo 170 veya dilekçe ile ihbarda bulunabilirsiniz.
Bir işyerinde 3.5 yıldır çalışıyorum. Patronun oğlu tarafından taciz edildim, tartıştım. Eşim işten ayrılmamı istiyor. Bu konuda haklarım neler? Neler delil olabilir? M. A.
İş Kanunu'na göre, işveren tarafından tacize uğramanız halinde iş sözleşmenizi fesh ederek tazminat alabilirsiniz. Ancak bunu ispat etmeniz gerekir. Şahitleriniz varsa veya işyerinde kamera kayıtları varsa bunlar delil olabilir.
28.05.1969 doğumluyum. 01.01.1986 tarihinde limited şirket ortağı olarak işe başladım. Mevzuatı bilmediğim için prim yatırmadım. 4 yıl sonra toplu olarak icra geldi ve hepsini masrafları ile yatırdım. Daha sonra ekstrede başlangıç tarihim 28.05.1987 olarak göründü. Ne zaman emekli olurum? Aradaki görünmeyen ve ödenen primler ne olacak? Nail ZİROĞLU
Verdiğiniz bilgilerden anladığım, 1986 yılındaki şirket ortalığından dolayı Bağ-Kur'lu olarak resen tesciliniz yapılmış ve tarafınıza çıkartılan borç icra yoluyla tahsil edilmiş. Sigortalılığınızın devamı hakkında bilgi vermemişsiniz. SSK'lı mı, Bağ-Kur'lu mu devam ettiğinizi yazmamışsınız. Ortaklığınız her ne kadar 01.01.1986 yılında başlasa da 18 yaşınızı 28.05.1987 tarihinde tamamladığınızdan ve Bağ-Kur'lu olarak 18 yaşından sonraki hizmetler geçerli olduğundan, girişinizin 1987 yılı olarak görünmesi normaldir.
Tarafınızdan alınan primlerin hesaplaması da yine 1987 yılından itibaren başlar.

NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?

01.04.1966 doğumluyum. SSK girişim Şubat 2002. Ödenmiş prim günüm 4129. Ne zaman emekli olabilirim? Acaba doğum borçlanması yaptırdığımda kaç yaşında emekli olabilirim? Doğum yaptığım tarihler 13.02.1985 ve 13.02.1991. 5...380654 Nolu SMS

İşe girişinize göre 58 yaş ve 7000 prim gün şartlarına tabisiniz. Prim gün sayınızın tamamlanması için 2871 gün daha prim ödemeniz ve 58 yaşınızın dolacağı 01.04.2024 tarihini beklemeniz gerekmektedir. Ayrıca 371 gün daha prim ödeyip 4500 günü tamamlayarak işe giriş tarihininizin gün ve ayına göre 2027 yılında kısmi (yaştan) emekli olabilirsiniz. Doğum tarihleri işe girişten önce olduğu için borçlanma yapma hakkınız bulunmamaktadır.
Ali Şerbetçi
http://www.takvim.com.tr/Ekonomi/2014/08/30/iscinin-izin-alacagi-varsa

29 Ağustos 2014 Cuma

Müşterilere verilecek hediyelerin KDV karşısındaki durumu

Müşterilere verilecek hediyelerin KDV karşısındaki durumu



Belli bir ciroyu aşan müşterilere verilecek hediyelerin KDV karşısındaki durumu ve belge düzeni hakkında özelge…

 

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

İSTANBUL VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğü

 

 Sayı:11395140-105[229-2012/VUK-1- . . .]–1948-24/07/2014
 
Konu:Belli bir ciroyu aşan müşterilere verilecek hediyelerin KDV karşısındaki durumu ve belge düzeni.
 
İlgide kayıtlı özelge talep formlarınızda, … ürünleri satışı ile iştigal eden Kurumunuz tarafından pazar payını arttırmak amacıyla belli bir ciroyu aşan müşterilerinize hediyeler verileceği belirtilerek, söz konusu hediye ürünlerin tesliminde sevk irsaliyesi ve fatura düzenlenip düzenlenmeyeceği, fatura düzenlenmesi halinde hangi bedel üzerinden düzenleneceği ve müşterilerinizin ciro primi olarak verilen hediyeleri fatura ile belgelendirmesinin gerekip gerekmediği hususlarında Başkanlığımız görüşü talep edilmektedir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 1/1 inci maddesine göre, Türkiye'de ticari, sınai, zirai faaliyet ve serbest meslek faaliyeti çerçevesinde yapılan teslim ve hizmetlerin KDV ye tabi olduğu hüküm altına alınmış, 50 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A/1) bölümünde ise promosyon ürünlerinde KDV uygulamasına ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.
 
Firmaların iktisadi faaliyetini genişletme, emsal işletmelerle rekabet edebilme, üretim veya satışını yaptıkları mallara olan talebi koruma veya artırma amacıyla bir malın yanında başka bir mal verilmesi şeklinde gerçekleşen işlemlerde, promosyon ürünü açısından bir bedelsiz teslim söz konusu olmamaktadır. Zira firmanın genişleyen faaliyetiyle bağlantılı olarak işletmede yaratılan katma değer artmaktadır.
 
Dolayısıyla, firmanın yarattığı katma değer içerisinde vergilenen promosyon mallarının müşterilere verilmesi sırasında KDV hesaplanmasına gerek bulunmamakta ve bu ürünler için yüklenilen KDV nin ise prensip olarak indirim konusu yapılması gerekmektedir.
 
Buna göre, … ürünleri satışı ile iştigal eden firmanızın pazar payını artırma amacıyla yapılacak kampanya çerçevesinde müşterilerinize/bayilerinize beyaz eşya, tatil ve ticari araç gibi ürünlerin bedelsiz teslimi işleminin 50 Seri No.lu KDV Genel Tebliğinin (A/1) bölümünde yer alan açıklamalar çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmekte olup, bu nedenle söz konusu ürünlerin tesliminde KDV hesaplanmasına gerek bulunmamaktadır.
 
Öte yandan promosyon amacıyla bedelsiz olarak teslim edilen söz konusu ürünlerin alımında veya üretiminde yüklenilen vergiler, promosyon ürünü olarak verilen malın (aynı işletmede imal veya inşa edilenler dahil) tabi olduğu katma değer vegisi oranı;
- satışı yapılan mala ait katma değer vergisi oranına eşit veya daha düşük ise tamamı,
 
- satışı yapılan malın tabi olduğu katma değer vergisi oranından yüksek ise satışı yapılan malın tabi olduğu orana isabet eden kısmı
indirim konusu yapılacak, kalan kısım ise gelir veya kurumlar vergisi açısından gider veya maliyet olarak dikkate alınabilecektir.
Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun "Faturanın tarifi" başlıklı 229 uncu maddesinde, fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesika olarak tanımlanmış, 231/5 inci maddesinde ise faturanın mal teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami yedi gün içinde düzenleneceği, bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılacağı hükme bağlanmıştır.
 
Aynı Kanunun 230 uncu maddesinin 5 numaralı bendinde, malın alıcıya teslim edilmek üzere satıcı tarafından taşındığı veya taşıttırıldığı hallerde satıcının, teslim edilen malın alıcı tarafından taşınması veya taşıttırılması halinde alıcının, taşınan veya taşıttırılan mallar için sevk irsaliyesi düzenlenmesinin ve taşıtta bulundurulmasının şart olduğu hükme bağlanmıştır. Madde hükmünden anlaşılacağı üzere, sevk irsaliyesi ticari mal hareketinin izlenmesi için düzenlenen bir belgedir.
 
Bu hüküm ve açıklamalara göre, şirketiniz tarafından pazar payını arttırmak amacıyla belli bir ciroyu aşan müşterilerinize vereceğiniz;
- Ticari araç gibi tescile tabi hediyeler için müşterinize teslim tarihinden itibaren yedi gün içinde müşteriniz adına fatura düzenlemeniz gerekmektedir.
 
- Diğer hediyeler için fatura düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
Ayrıca, söz konusu hediye ürünlerin taşınması esnasında ise şirketiniz tarafından üzerine "hediyelik ürün" şeklinde bir ibarenin düşüldüğü sevk irsaliyesi düzenlemeniz gerekmektedir.
Bilgi edinilmesini rica ederim.
 
(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.
(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.
(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

Özel Bina İnşaatında SGK İncelemesi Nasıl Durdurulur?

Özel Bina İnşaatında SGK İncelemesi Nasıl Durdurulur?
 
Gerçek veya tüzel kişiler ile tüzel kişiliği haiz olmayan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan özel nitelikteki inşaat işyerleri hakkında SGK tarafından yapılacak araştırma; inşaat maliyetine Kurumca (SGK) yayımlanan tebliğ ile belirlenen asgari işçilik oranının %25 eksiği uygulanmak suretiyle yapılır.
 
Bina maliyeti, belediyeler, valilikler ve ruhsat vermeye yetkili diğer makamların vermiş olduğu inşaatın ruhsatnamesinde yazılı bulunan, ruhsatnamesi yoksa ünitece tespit edilecek yüzölçümü ile birim maliyet bedelinin çarpımı suretiyle bulunacak tutar üzerinden hesaplanır.
Birim maliyet bedelleri, her yıl inşaatın sınıfı ve grubuna göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tespit edilerek Kurumca özel nitelikteki inşaat işyerlerinin asgari işçilik uygulamasında esas alınır. 
 
Ünitece yapılan araştırma sonucunda Kuruma (SGK) bildirilmediği anlaşılan asgari işçilik miktarı üzerinden hesaplanan prim tutarı, aksine bir tespit olmaması hâlinde, faaliyet süresinin son ayına mal edilerek tahakkuk ettirilmek suretiyle gecikme cezası ve gecikme zammı ile birlikte ödenmek üzere işverene tebliğ olunur. İşverence borcun tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceğinin ve daha sonra Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca inceleme yapılması istenilmeyeceğinin bir dilekçe ile bildirilmesi hâlinde, borç kesinleşir ve işlemler sonuçlandırılır. 
 
Ünitece hesaplanan borcun yapılan tebligata rağmen ödenmeyeceğinin bildirilmesi veya tebligatta belirtilen sürede bildirimde bulunulmaması durumunda, Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca inceleme yapılır. 
 
Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarınca inceleme yapılmasına başlandıktan sonra inceleme sonucuna göre işlem yapılır. Ancak, denetim ve kontrole başlanmakla birlikte, işverenin borcu ödeyeceğine ilişkin üniteye yazılı taahhüdünü içeren başvurusu üzerine, ünitenin bu isteği ön kabulü, ünite tarafından denetim isteminin geri çekilmesi talebinin ilgili Grup Başkanlığının veya Kurumun denetim ve kontrolle görevlendirilmiş memurlarının uygun bulması koşuluyla inceleme durdurulur ve borç kesinleşir.
 
 Ahmet Metin Aysoy
http://www.dunya.com/ozel-bina-insaatinda-sgk-incelemesi-nasil-durdurulur-237258h.htm

Taksicilerin tazminat hakları

Taksicilerin tazminat hakları
 
İş Kanunu'na tabi taksi şoförleri tıpkı diğer çalışanlar gibi, kıdem-ihbar ve kötü niyet tazminatı hakkına sahip.

İşten atılan taksi şoförlerinin ücret, ikramiye ve prim gibi ücret ve ücret benzeri alacaklarının işten atıldıkları tarihte ödenmesi gerekiyor. Ödenmemesi durumunda işçi noter vasıtasıyla işverene ihtarname çekerek bu haklarının ödenmesini istemesi gerekiyor. İhtarname çekilmediği takdirde açılacak davada gecikme faizi dava açma tarihinden itibaren işlemeye başlar. Dolayısıyla işten atılan işçinin kaybı olur. Bu kaybın olmaması için işverene ücret, ikramiye prim vb alacaklarını alamayan işçilerin ihtarname çekmelerinde fayda var. Taksi şoförlerinin iş sözleşmeleri hangi nedenle son bulursa bulsun ücret, ikramiye ve prim gibi hak edilmiş alacakları taksi şoförleri alırlar. Ücretlere ilişkin zamanaşımı süresi beş yıldır.  
 
Yıllık İzin Ücreti

İşyerinden ayrılmadan önce hak edip de kullanmadığı izinleri olan taksi şoförleri kullanmadıkları izinlerin ücretini işten atıldıktan sonra işverenden talep edebilirler. Diğer ücret alacaklarından farklı olarak izin ücreti alacağında zamanaşımı süresi iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. İzin alacağında da zaman aşımı süresi beş yıldır. Örneğin bir işyerinde 01.01.2000 tarihinden itibaren çalışmaya başlayan bir taksi şoförünün 2001 ve 2002 yılındaki izinlerini kullanmadığını ve işçinin iş sözleşmesinin 01.04.2009 tarihinde feshedildiğini varsayalım. Bu işçinin 2001 ve 2002 yılına ait hak edip de kullanmadığı izinlerine ilişkin zaman aşımı süresi iş sözleşmesinin sona erdiği  01.04.2009 tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. 2001 ve 2002 yılına ait izinlerin ücreti 01.04.2009 tarihindeki ücret üzerinden hesap edilecektir. 
Örnek: Şoför Hasan Bey, 2005 yılına ait  10 günlük iznini kullanmamıştır. Hasan Bey, 30.04.2014 tarihinde işten atılmıştır. Hasan Beyin 2014 yılı Nisan ayı ücreti 3000 TL'dir. Hasan Beyin 10 günlük izin ücreti ne kadar olacaktır? Hasan Beyin 10 günlük izin ücreti 1000 TL olacaktır.

İhbar Tazminatı Kimlere Ödeniyor?

Çalışanlara hak etmeleri halinde ödenen tazminat türlerinden biri de ihbar tazminatıdır. 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında işçi olarak çalışanlara ödenen ihbar tazminatlarını açıklamaya çalışacağız. Bir işçinin ihbar tazminatına hak kazanabilmesi için işyerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışması ve  iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak sonlandırılması gerekiyor. İş sözleşmesini haklı veya haksız olarak kendisi sona erdiren taksi şoförü ihbar tazminatına hak kazanamıyor.

Örnek: Şoför Ali Bey, Y işyerinde  günlük 50 Tl ücretle bir yıldır çalışıyor. Ali Beyi işvereni haksız olarak işten çıkarırsa Ali Bey ne kadar ihbar tazminatı alabilir? Ali Beyin kıdemine göre dört  haftalık ihbar tazminatı alması gerekiyor. Buna göre Ali Beye brüt 1400 TL ihbar tazminatı ödenmesi gerekiyor.

'Kötü Niyet' tazminatı

Taksi şoförünün iş sözleşmesi, kötüye kullanılarak sona erdirildiği durumlarda işçiye ihbar tazminatındaki bildirim sürelerinin üç katı tutarında ayrıca tazminat ödenir. Kötü niyet tazminatına hak kazanabilmesi genellikle taksi şoförünün yasal yollara başvurması sonucunda işveren tarafından işten çıkarılması durumunda söz konusu oluyor. Örneğin taksi şoförü işverenini Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü'ne/sosyal güvenlik müdürlüklerine şikayet etmesi yada işçinin sendikaya üye olması nedeniyle işten çıkarılması durumlarında  işçi kötü niyet tazminatına hak kazanır. Kötü niyet tazminatı ihbar tazminatının üç katı kadardır. 

Örnek: Şoför Hüseyin Bey, işyerinde 10 aydan beri çalışmaktadır. Şoför Hüseyin Bey, ücretini alamadığı için işverenini Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü'ne şikayet etmiştir. Bu şikayet üzerine işvereni şoför Hüseyin Beyi işten çıkarmıştır. Şoför Hüseyin Bey, ne kadar kötü niyet tazminatı alacaktır?
Şoför Hüseyin Beyin bildirim süresi 4 hafta olduğundan şoför Hüseyin Bey 12 haftalık ücreti tutarında kötü niyet tazminatı alacaktır.

3 yıllık şoför için ihbar süresi 8 hafta olarak hesaplanır

İhbar tazminatına esas süre çalışanın kıdemine göre belirleniyor. Buna göre iş sözleşmeleri; 
- İşi altı aydan az sürmüş olan taksi şoförü için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,
- İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan taksi şoförü için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra, 
- İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan taksi şoförü için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra, 
- İşi üç yıldan fazla sürmüş taksi şoförü için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra, sona erdirilmiş sayılır. 
Bu süreler en az olup sözleşmeler ile artırılabilir. Örneğin kıdemi bir yıl olan taksi şoförü için altı haftalık yerine sekiz haftalık ihbar süresi öngörülebilir.
Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır. İşveren bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle iş sözleşmesini sonlandırabilir. İhbar tazminatının hesaplanmasına esas olan ücrete ek olarak işçiye sağlanmış para veya para ile ölçülmesi mümkün sözleşme ve  kanundan doğan menfaatler de eklenir. Örneğin işçiye yapılan yol ve yemek yardımları da ücrete eklenir. 
İhbar tazminatından gelir vergisi ve damga vergisi kesiliyor. Sigorta primi ve işsizlik sigortası primi kesilmiyor.

KIDEM TAZMiNATI

Kıdem tazminatı; kanunda belirtilen asgari bir çalışma süresini dolduran işçinin iş sözleşmesinin kanunda sayılan nedenlerden biriyle son bulması halinde, işverence işçiye ya da mirasçılarına ödenen paradır. İşçinin işe başladığı tarihten itibaren hizmet akdinin devamı süresince her geçen tam yıl için işverence işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan süreler için de aynı oran üzerinden ödeme yapılır. 

Nasıl Hak Kazanılır?

Taksi şoförleri bir işverende veya aynı işverene ait değişik işyerlerinde en az bir yıl çalışmış olmak koşulu ile iş sözleşmelerinin: 
1. İşveren tarafından İş Kanununun 24. maddesinde belirtilen ahlak ve iyi niyet kuralları ve benzeri  sebepler dışında,
2. İşçi tarafından 4857 sayılı Kanunun 25. maddesinde belirtilen ahlak ve iyi niyet kuralları, zorlayıcı nedenler ve sağlık nedenleriyle, 
3. Muvazzaf askerlik hizmeti dolayısıyla, 
4. Bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla; 
5. Emekli aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını (08.09.1999 tarihinden önce işe girenler için 15 yıl sigortalılık ve 3600 gün prim ödeme gün sayısını) tamamlayarak kendi istekleriyle işten ayrılmaları nedeniyle, feshedilmesi,
6. Kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi arzusu ile iş sözleşmesini sona erdirmesi,
7. İşçinin ölümü sebebiyle iş sözleşmesinin son bulması hallerinde,
Taksi şoförleri 'kıdem' almaya, hak kazanırlar.

Prim Ödeme Gün Sayılarını Dolduran Taksicilerin durumu

- 8.9.1999 tarihinden önce çalışmaya başlayıp 15 yıl sigortalılık süresine ve 3600 gün prim ödeme gün  sayısına sahipken ayrılan, 
- 8.9.1999 tarihinden sonra çalışmaya başlayıp 25 yıl sigortalılık süresi ve 4500 gün prim ödeme gün sayısına sahipken veya sadece 7000 prim ödeme gün sayısına sahipken ayrılan, 
Taksiciler ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu il/merkez müdürlüklerinden  kıdem tazminatı alabilir yazısını alıp işverene/taksi sahibine verip kıdem tazminatını alarak işten kendi istekleri ile ayrılabilirler. 
 
Hesaplamada nelere dikkat edilir?

Kıdem tazminatının hesaplanması, son ücret üzerinden yapılır. Ücrete ilaveten taksi şoförüne sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün iş sözleşmesi ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur. Taksi şoförüne yapılan arızi nitelikte olmayan sürekli yapılan ödemeler kıdem tazminatının hesaplanmasında dikkate alınır. Örneğin fazla çalışma ücretleri ile tahsil yardımları dikkate alınmaz. İşçinin işe başladığı tarihten itibaren iş sözleşmesinin devamı süresince her geçen tam yıl için işçiye 30 günlük ücreti tutarında kıdem tazminatı ödenir. Bir yıldan artan sürelerde kıdem tazminatının hesaplanmasında dikkate alınır. Bir yıldan artan süreler için her ay 2.5 gün hesap edilir. Bir aydan az çalışma süreleri için ise orantılı olarak 2.5 gün esas alınarak hesaplama yapılabilir. Kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük süre iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebilir. Kıdem tazminatı hesaplanırken; taksi şoförünün işe giriş tarihi, işten çıkış tarihi, toplam çalışma süresi, brüt ücreti ve ücrete ek olarak yapılan ikramiye gibi ödemeler  ile kıdem tazminatının tavanı göz önünde bulundurulur. Kıdem tazminatı brüt ücret üzerinden hesap edilir. 

Tavan 3 bin 438 lira

Kıdem tazminatı tavanı memur maaş katsayısındaki artışa göre değişmektedir. Buna göre 01.01.2014-31.12.2014 dönemi için kıdem tazminatının tavanı 3.438,22 TL'dir. İşçilerin bir yıllık kıdem tazminatı miktarı kıdem tazminatının tavanını geçememektedir. Kıdem tazminatının ödenmemesi durumunda zaman aşımı 10 yıldır. Zamanında ödeme yapılmaması halinde  mevduata uygulanan en yüksek faiz üzerinden gecikme faizi uygulanır.

Örnek: Şoför Ali Beyin aylık ücreti 5000 TL'dir Ali Bey bir işyerinde  bir yıl çalışmıştır. Buna göre Ali Bey ne kadar kıdem tazminatı alacaktır?
Ali Beyin  aylık ücreti kıdem tazminatının tavanını geçtiği için  Ali Beyin kıdem tazminatı tavan üzerinden hesap edilir. Ali Bey bir yıllık çalışmasının karşılığı olarak 3.438,22 TL kıdem tazminatı alır.

15 YIL VE 3600 GÜNLE KIDEM TAZMİNATI ALANLAR ÇALIŞABİLİR Mİ?



15 YIL VE 3600 GÜNLE KIDEM TAZMİNATI ALANLAR ÇALIŞABİLİR Mİ?

 

I. GİRİŞ

Kıdem tazminatı konusu, 1475 sayılı eski İş Kanununun 14. maddesinde düzenlenmiştir. 1475 sayılı İş Kanununun kıdem tazminatına ilişkin 14. maddesi dışındaki tüm maddeleri de yürürlükten kaldırılmıştır.
Çalışma hayatında en çok sorun yaşanan konuların başında kıdem tazminatının geldiğini söylesek yanlış olmaz.
1475 sayılı İş Kanununa göre, yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları halinde kıdem tazminatı verilebilmektedir.
Bu makalede, 15 yıl ve 3600 gün prim gününü doldurup kıdem tazminatını alarak işten ayrılan işçinin, daha sonra aynı veya başka bir işyerinde çalışıp çalışamayacağı ele alınmıştır.
 

II. KIDEM TAZMİNATI ÖDENMESİNİN KOŞULLARI

1475 sayılı kanunda gösterilen fesih hallerinde, en az bir yıllık çalışması olan işçiye veya işçinin vefat etmesi halinde de bu işçinin hak sahiplerine işveren tarafından kıdem tazminatı ödenmesi gerekmektedir.
 
Kıdem tazminatına hak kazanabilmenin koşulları 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesinde aşağıdaki gibi sıralanmıştır.
a)   İşveren tarafından 4857 sayılı İş kanunun 25. Maddesinin II numaralı bendinde gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri nedenler dışında iş sözleşmesinin feshedilmesi,
b)  İşçi tarafından 4857 sayılı İş Kanunun 24. Maddesinde sayılan nedenlerden dolayı iş sözleşmesinin feshedilmesi,
c)   Muvazzaf askerlik dolayısıyla iş sözleşmesinin feshedilmesi,
d)  İşçinin bağlı bulunduğu kanunla kurulu kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, veya malullük aylığı yahut toptan ödeme alması amacıyla iş sözleşmesinin feshedilmesi,
e)   Kadının evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi rızası ile iş sözleşmesini sona erdirmesi,
f)   İşçinin ölümü sebebiyle iş sözleşmesinin son bulması,
g) Sosyal Sigorta Yasalarında değişiklik yapan 4447 sayılı yasa ile getirilen bir hükümle,  506 sayılı Kanunun 60. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı kanunun geçici 81. maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları,
 
halinde bir yıldan fazla kıdemi olan iş kanunu kapsamındaki işçiye kıdem tazminatı ödenmesi gerekmektedir.
Normal şartlarda istifa edene kıdem tazminatı verilmemektedir. Ancak kademeli emeklilikle ilgili 4447 Sayılı Kanun'la 1999 yılında yapılan yasa değişikliğiyle emeklilik için gereken sigortalılık süresi ile prim gün sayısını doldurup yaşını doldurmayı bekleyen sigortalılara kıdem tazminatı verilmesi gerekmektedir.
 
Buna ilişkin düzenlemede "506 Sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle feshedilmesi halinde işçilere kıdem tazminatı ödenir" hükmü getirilmişti.
 
1475 sayılı İş Kanununun 14 üncü maddesinin 1 inci fıkrasına 5 numaralı bend eklenerek, yaşlılık aylığına hak kazanmak için 506 sayılı Kanunun 60 ve Geçici 81 inci maddelerinde öngörülen prim ödeme gün sayısı i1e sigortalılık süresini tamamlayan sigortalıya Kendi isteğiyle işten ayrılması halinde yaşını doldurmasını beklemeden kıdem tazminatı alma imkanı sağlanmıştı.
Düzenlemenin amacı, pirim ödeme ve sigortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da, diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işçilerin, bundan böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alabilmelerini sağlamaktır.
 
08/09/1999 tarihinden önce çalışmaya başlayanlar için aylığa hak kazanma koşullarından yaş dışında en az 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı koşullarını, 08/09/1999 tarihinden sonra çalışmaya başlayanlar için ise 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen yaş koşulu dışında kalan sigortalılık süresi ile prim ödeme gün sayısı koşullarını en erken yerine getirdikleri tarihte, kıdem tazminatına ilişkin yazının verilmesi yönünde uygulamanın değiştirilmesi uygun görülmüştür.
 
Diğer bir deyişle 08 / 09 / 1999 tarihinden önce çalışmaya başlayan sigortalılar için aylığa hak kazanma koşullarından yaş dışında en az 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı koşullarını tamamlayıp, emeklilik yaşını bekleyen sigortalılara 1475 sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesine göre "Kıdem Tazminatı Alabilir" yazısı verilmektedir. Bu yazının alınması durumunda da kıdem tazminatının ödenmesi gerekmektedir.
 
Burada işçinin başka bir işe girmek için bu gerekçeyle işten ayrılması halinde kıdem tazminatı ödenip ödenmeyeceği sorun olmaktadır. Şüphesiz işçinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir. Bu itibarla işçinin ilk ayrıldığı anda iradesinin tespiti önem kazanmaktadır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin E. 2006/2716, K. 2006/8549, T. 4.4.2006 sayılı kararına göre en az 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı koşullarını tamamlayıp, emeklilik yaşını bekleyen işçinin başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde kıdem tazminatına hak kazanılması söz konusu olmaz. Yani, sırf başka bir işe girmek için bu gerekçeyle kıdem tazminatı istendiğinde işveren tarafından ödenen kıdem tazminatının iadesi talep edilebilecektir.
 
Şüphesiz işçinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir. Çünkü Anayasa'nın 48'inci maddesindeki "Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir" ve 49'uncu maddesindeki, "Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir" hükümleri de bireyin çalışma hürriyeti, hakkı ve ödevini açıkça düzenlemiş bulunmaktadır. Bireyin dilediği bir işte, dilediği zaman çalışması, anayasal bir hak ve hürriyettir. Diğer hak ve hürriyetlerde olduğu gibi, çalışma hak ve hürriyetlerine iş sağlığı ve güvenliği ile ulusal güvenlik dışında, herhangi bir şart ve sınır konulması mümkün değildir. Ancak burada işçinin başka bir işe girmek için bu gerekçeyle işten ayrılması halinde kıdem tazminatı ödenip ödenmeyeceği sorun olmaktadır.
 
Bu itibarla işçinin ilk ayrıldığı anda iradesinin tespiti önem kazanmaktadır. En az 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı koşullarını tamamlayıp, emeklilik yaşını bekleyen işçinin başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde kıdem tazminatına hak kazanılması söz konusu olmayabilecektir (T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin E. 2006/2716, K. 2006/8549, T. 4.4.2006 sayılı kararında). Yani, sırf başka bir işe girmek için bu gerekçeyle kıdem tazminatı istendiğinde, işveren tarafından ödenen kıdem tazminatının iadesi talep edilebilecektir.
 
Ancak işçinin bu şekilde bir başka işyerinde işe girmek için irade beyanı olmadan kıdem tazminatı alarak ayrılması ve daha sonra aynı veya bir başka işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde kıdem tazminatının iadesinin istenmesi mümkün olmayacaktır.
T.C. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin E. 2006/2716, K. 2006/8549, T. 4.4.2006 sayılı kararında;  "DAVA : Taraflar arasındaki ihbar ve kıdem tazminatı, fazla çalışma parası ile bayram, hafta, genel tatil gündelikleri ve ikramiye alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 4.4.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat B. O. ile karşı taraf adına Avukat N. Y. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
 
KARAR : Davacı işçi açmış olduğu bu davada, 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatı ödenmesi gerektiğinden söz ederek bu yönde istekte bulunmuştur. Davalı işveren, davacının başka bir işyerinde çalışmak için istifa etmek suretiyle işyerinden ayrıldığını savunmuştur. Mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir.
 
1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bentte, "506 Sayılı Kanunun 60 inci maddesinin birinci fıkrasının ( A )bendinin ( a )ve ( b )alt bentlerinde öngörülen yaşlar dışında kalan diğer şartları veya aynı Kanunun Geçici 81 inci maddesine göre yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle" işçilerin kıdem tazminatına hak kazanabileceği hükme bağlanmıştır. Düzenlemenin amacı, pirim ödeme ve sigortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da, diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işçilerin, bundan böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alabilmelerini sağlamaktır. Şüphesiz işçinin bu ayrılmasından sonra yeniden çalışması gündeme gelebilir ve Anayasal temeli olan çalışma hakkının ortadan kaldırılması beklenmemelidir. Bu itibarla işçinin ilk ayrıldığı anda iradesinin tespiti önem kazanmaktadır. İşçinin başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı taktirde 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatına hak kazanılması söz konusu olmaz.
Davacı işçi, 24.1.2003 tarihinde işverene vermiş olduğu yazılı dilekçesinde özel nedenlerle aynı tarihte işyerinden ayrılmak istediğini bildirmiştir. Davalı işveren yetkilisi dilekçe altına, davacının 21.2.2003 tarihinde ayrılabileceğine dair bir açıklama eklemiş ve tarafların bu yönde anlaşmaları üzerine davacı işçi bir süre daha çalışmıştır. Davacı 23.2.2003 tarihine kadar çalışmasını sürdürmüş, bu tarihte işyerinden ayrılmış ve bir gün sonra başka bir işverene ait işyerinde çalışmak üzere işe başlamıştır. Somut olayda davacı işçi iş sözleşmesini 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca feshetmiş değildir. Başka bir işyerinde çalışmaya başladıktan çok sonra Sosyal Sigortalar Kurumuna bu yönde bir yazı almak için başvuruda bulunmuştur. Bu durumda yasa ile korunan hukuki menfaatin teminine yönelik bir davranış içine girilmemiş ve davacı işçi olayların gelişimine göre başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrılmıştır. Davacı tanıkları da davacının 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca iş sözleşmesini feshettiğinden söz etmemişlerdir.
 
Daha sonra davacı işçi, işverence kıdem tazminatı ödemesine esas olmak üzere Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından yazı verilmediğinden bahisle bir dava açmış ve bu davada davacının pirim ödeme süresi ile sigorta pirimi yönünden emeklilik hakkını kazandığını tespit olunmuştur. Aynı kararda davacı işçiye 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca kıdem tazminatı yazısı verilmesi gerektiğinin tespitine dair hüküm kurulmuştur. Belirtmek gerekir ki bu dava, işçiye Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından yazı verilmesi ile ilgilidir. Davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazandığı noktasında bir sonucu içermemektedir.
Yapılan bu açıklamalara göre davacı işçi, 1475 sayılı yasaya 4447 sayılı yasa ile eklenen 5. bent hükmü uyarınca iş sözleşmesini feshettiği kanıtlayamadığından kıdem tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece anılan isteğin reddine karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 450 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 4.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi." Hükmü verilmiştir.
 
III. SONUÇ
08/09/1999 tarihinden önce çalışmaya başlayanlar için yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen sigortalılık süresini ve prim ödeme gün sayısını tamamlayarak kendi istekleri ile işten ayrılmaları nedeniyle işten ayrılarak kıdem tazminatı alan işçi daha sonra tekrar işe girmesi halinde kıdem tazminatı ödeyen eski işvereniyle çeşitli sorunlar yaşanmaktadır.
Düzenlemenin amacı, pirim ödeme ve sigortalılık süresi yönünden emeklilik hakkını kazanmış olsa da, diğer bir ölçüt olan emeklilik yaşını beklemek zorunda olan işçilerin, bundan böyle çalışma olmaksızın işyerinden ayrılmaları halinde kıdem tazminatı alabilmelerini sağlamaktır.
Bireyin dilediği bir işte, dilediği zaman çalışması, anayasal bir hak ve hürriyettir. Diğer hak ve hürriyetlerde olduğu gibi, çalışma hak ve hürriyetlerine iş sağlığı ve güvenliği ile ulusal güvenlik dışında, herhangi bir şart ve sınır konulması mümkün değildir.
Burada sorun çalışma yaşamını noktaladığını belirtip diğer koşulları da yerine getirmiş olan işçinin çalışmaya devam etme iradesini ortaya koyduğunda kıdem tazminatı hakkının ortadan kalkıp kalkmayacağı veya ödenmiş olan kıdem tazminatının iadesinin istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
En az 15 yıllık sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı koşullarını tamamlayıp, emeklilik yaşını bekleyen işçinin başka bir işyerinde çalışmak için işyerinden ayrıldığı anlaşıldığı takdirde kıdem tazminatına hak kazanılması söz konusu olmayabilecektir Yani, sırf başka bir işe girmek için bu gerekçeyle kıdem tazminatı istendiğinde, işveren tarafından ödenen kıdem tazminatının iadesi talep edilebilecektir.
Ancak işçinin bu şekilde bir başka işyerinde işe girmek için irade beyanı olmadan kıdem tazminatı alarak ayrılması ve daha sonra aynı veya bir başka işyerinde çalışmaya devam etmesi halinde kıdem tazminatının iadesinin istenmesi mümkün olmayacaktır.

Bir önceki yazımız olan 30 Ağustos Zafer Bayramında Soyadımın Tasarım ve Yenilik Olmasını Düşünüyorum başlıklı makalemizde "2023 Hedefi İçin Yüzde 5 Reel Büyüme Yeterli" haberi, devlet destekleri ve pazar araştırması hakkında bilgiler verilmektedir.

Gözde UYGUR

http://muhasebeden.com/15-yil-ve-3600-gunle-kidem-tazminati-alanlar-calisabilir-mi.html

İşveren sendikalarından üyelerine sigorta primi desteği

 
İşveren sendikalarından üyelerine sigorta primi desteği
Çalışanların ve işverenlerin, üyelerinin çalışma ilişkilerinde ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için, önceden izin almaksızın, sendika ve üst kuruluş (konfederasyon) kurma hakları Anayasa ile güvence altına alınmıştır. 
 
En son 07.11.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6356 sayılı "Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu" ile de, işçi ve işveren sendikaları ile konfederasyonların kuruluşu, yönetimi, işleyişi, denetlenmesi, çalışma ve örgütlenmesine ilişkin usul ve esaslar ile işçilerin ve işverenlerin karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumları ile çalışma şartlarını belirlemek üzere toplu iş sözleşmesi yapmalarına, uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözümlemelerine, grev ve lokavta başvurmalarına ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir. 
Bu çerçevede, işçi ve işveren kuruluşlarını, üyelerinin çalışma ilişkilerinde kendi aralarındaki ortak ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek amacıyla serbestçe, Cumhuriyetin niteliklerine ve demokratik esaslara uygun olarak kurulan ve faaliyette bulunan, bağımsız özel hukuk tüzel kişisi olarak tanımlayabiliriz. Sendikacılığın tarihsel gelişimine bakıldığında da işçilerin ve işverenlerin bir araya gelip örgütlenmelerinin, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerin korunması ve geliştirilmesi ihtiyacından doğduğu görülmektedir. 
 
Günümüzde, işçi ve işveren kuruluşları, üye sayılarının çokluğu ve büyük rakamlara varan malvarlıklarıyla, toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt hak ve yetkileriyle ekonomik, sosyal ve siyasal düzeni etkileyen güçler olarak toplum hayatına ağırlıklarını koyabilmekte ve güçleri oranında etkili olabilmektedirler. 
 
İşçi kuruluşları karşısında yer alan, işveren sendika ve konfederasyonları da benzer amaçlarla kurulmuş olup, ekonomik olanakları, üyelerinin çok sayıda işçi çalıştırması ve işçi kuruluşları karşısında sosyal taraf olarak rol almaları nedeniyle toplum hayatında işçi kuruluşları gibi önemli işlev ve etkileri vardır. 
 
İşçi ve işveren sendika ve konfederasyonlarının gelirleri; üyelik ve dayanışma aidatları, tüzüklerine göre yaptıkları faaliyetlerden sağlanan gelirler, bağışlar, mal varlığı gelirleri, mal varlığı değerlerinin devir, temlik ve satışlarından doğan kazançlardan oluşmaktadır. 
 
Yasayla, işçi ve işveren kuruluşlarının, gelirlerini 6356 sayılı Kanunda ve tüzüklerinde gösterilen faaliyetleri dışında kullanmaları veya bağışlamaları yasaklanmıştır. Ancak, yönetim kurulu kararıyla ve nakit mevcudunun yüzde onunu aşmamak kaydıyla yurt içi ve yurt dışındaki doğal afet bölgelerine doğrudan veya yetkili makamlar aracılığıyla konut, eğitim ve sağlık tesisleri kurulması amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarına ayni ve nakdî yardımda bulunabilmektedirler. İşçi ve işveren sendika ve konfederasyonlarının hangi tür faaliyetlerde bulunabilecekleri ise 6356 sayılı Kanun'un 26 ncı maddesinde belirtilmiştir. 
 
Genel olarak işçi ve işveren kuruluşları tüzüklerinde yer alan konularda serbestçe faaliyette bulunabilmekte olup, tüzükte belirlenen amaçları dışında faaliyette bulunmaları yasaklanmıştır. 
 
İşçi ve işveren kuruluşlarının, ticaretle uğraşmaları da yasak olup, sadece genel kurul kararıyla nakit mevcutlarının yüzde kırkından fazla olmamak kaydıyla sanayi ve ticaret kuruluşlarına yatırımda bulunabilmektedirler. Yine, sendikaların grev ve lokavt süresince tüzüklerine göre üyelerine yapacakları yardımlar ile kuruluşların eğitim amaçlı yardımları hariç olmak üzere, işçi ve işveren kuruluşları elde ettikleri gelirleri üyeleri ve mensupları arasında dağıtmaları yasaklanmıştır. 
 
Ancak, şu anda TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan Torba Kanun Tasarısı ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanununun 26. maddesinde yapılan düzenleme ile işveren sendikalarına gelirlerinin belli bir bölümünü üye işverenlerinin sigorta primi işveren payı ödemelerinde kullanmak amacıyla yardımlaşma ve dayanışma fonu kurabilme yetkisi getirilmektedir. Önümüzdeki günlerde söz konusu düzenlemenin yasalaşması halinde, işveren sendikaları, nakit mevcutlarının yüzde yirmi beşini aşmamak üzere karşılıksız yardıma dayalı olarak yardımlaşma ve dayanışma fonu kurabileceklerdir. Kurulacak olan yardımlaşma ve dayanışma fonu vasıtasıyla, üye işverenlerin çalıştırdıkları işçilerinin sigorta primlerinin işveren payının SGK ödemelerinde kullanılmak üzere karşılıksız yardımda bulunulabilecektir. 
 
Ancak, üyelerine sigorta primi işveren payı ödemelerinde fondan yardımda bulunulabilmesi için; öncelikle işveren sendikalarının tüzüklerine buna ilişkin hüküm bulunması gerekmektedir. Yapılacak yardımın şartları, miktarı, süresi ve diğer hususlar ise, işveren sendikalarının genel kurul kararıyla belirlenecektir. 
 
Fon gelirleri, işçilerinin sigorta primlerinin işveren payının ödenmesi amacı dışında kullanılamayacaktır. Dolayısıyla, fondan yapılacak yardım, sigorta primi işveren payı ödemesi ile sınırlandırıldığından, işsizlik sigortası primi işveren payının, üye işverenlerin SGK'ya olan diğer borçlarının (örneğin, idari para cezası, iş kazası ve meslek hastalığından kaynaklanan rücu tazminat borçları, gecikme zammı vb.) veya vergi borçlarının fondan ödenmesi gibi bir durum olmayacaktır.
 
CELAL ÖZCAN
http://www.dunya.com/isveren-sendikalarindan-uyelerine-sigorta-primi-destegi-156991yy.htm

3 çocuk için doğum borçlanması yapabilir miyim?

 
3 çocuk için doğum borçlanması yapabilir miyim?

01.01.1968 doğumlu bayanım. Sigorta başlangıç tarihim Şubat 1981'dir. 2.275 günüm var ve halen çalışmaya devam ediyorum. 1985-1987 ve 1994 doğumlu üç çocuğum var. Yeni yasaya göre, 3 çocuk için doğum borçlanması yaparsam, ne zaman emekli olabilirim ve ne kadar doğum borçlanması öderim?>Necla B.

CEVAP: 28.06.1981 tarihli Sigorta girişiniz ve 2.245 gününüz var. 20 yıl, 38 yaş ve 5.000 günle emekli olabilirsiniz. 20 yılınız ve yaşınız dolmuş. Üç çocuk için, 3x2=6 yıl borçlanıp, 20 ay da prim öderseniz, 5.000 güne tamamlayarak emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. 6 yıl doğum borçlanması, 2.160x12,10=26.136 TL'dir.
 
NE ZAMAN EMEKLİ OLABİLİRİM?
 
>Seher D.
04.10.1971 doğumlu bayanım. İlk defa 26.09.1988 tarihinde stajyer olarak sigortalı oldum. 1992-1996 ve 2000 doğumlu 3 tane çocuğum var. 07.12.2000 yılında işe başladım ve 3.400 günüm var. En erken ne zaman emekli olup maaş alabilirim?
CEVAP: 07.12.2000 tarihli Sigorta girişiniz ve 3.361 gününüz var. İşe giriş tarihinden önceki çocuklar için doğum borçlanması yapılmıyor. Fakat staj girişiniz olduğu için çıkacak 'Torba Yasa'ya göre; üç çocuk için 6 yıl doğum borçlanması yapabilirsiniz. Giriş tarihiniz 07.12.1994 olur ve 20 yıl, 51 yaş ve 5.750 günle emekli olabilirsiniz. 6 yıl doğum borçlanması yapıp, 8 ay da prim öderseniz, 51 yaşınızın dolduğu 04.10.2022 tarihinde emekli olursunuz. Çıkacak yasayı bekleyeceğiz.
 
>F. Hikmet Ç. 
13.01.1969 doğumluyum. 4/a ve 4/b hizmetim var. Askerliğimi 1992 yılında kısa dönem 6 ay olarak yaptım. SSK emeklisi olmam için daha ne kadar sigortalı çalışmam gerekir, ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: 01.09.1990 tarihli Sigorta girişiniz ve 4/a ve 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 6.181 gününüz var. 25 yıl, 52 yaş ve 5.525 günle emekli olabilirsiniz. Gününüz dolmuş. 52 yaşınızın dolduğu 13.01.2021 tarihinde emekli olursunuz.
 
>Arif E.
06.09.1973 doğumluyum. 01.12.1987 tarihli Sigorta girişim ve 8.575 günüm var. 1994-1995 yıllarında 18 ay askerlik yaptım. Basında çalışıyorum. Ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: 01.12.1987 tarihli Sigorta girişiniz ve toplam 8.575 gününüz var. 01.11.1992-23.05.2002 tarihleri arasında 1 yıl 4 ay 11 gün basın indiriminiz mevcut. Bu süre kadar giriş tarihiniz geri gidiyor ve 20.07.1986 oluyor. Buna göre; 25 yıl, 49 yaş ve 5.300 günle emekli olabilirsiniz. Emeklilik şartlarınızın tespitinden bir yıl kazandınız. İndirim olmasaydı, 50 yaşınızda emekli olacaktınız. İtibari hizmetin sona erdiği 30.09.2008 tarihine kadar toplam 2 yıl 11 ay 9 gün itibari hizmet hak ediyorsunuz. Bu süre kadar sigortalılığınıza ilave ediliyor ve emeklilik yaşınızdan düşülüyor. Böylece 49 yaşınızın dolduğu 06.09.2022 tarihi yerine, 27.09.2019 tarihinde emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. Basın indirimi nedeniyle 3 yıl 11 ay 9 gün erken emekli olacaksınız.
LÜTFİ KÖKSAL / TÜRKİYE 

Düşük Performans Her Zaman Haklı Fesih Anlamına Gelmez

Düşük Performans Her Zaman Haklı Fesih Anlamına Gelmez
Genelde bir çok işyerinde karşılaştığımız sorunların başında işçinin işiyle ilgili performanslarından düşük olduğundan söz edilerek haklı nedenle iş akdi feshine yol açabilir.

Performansa dayalı fesihlerde işveren tarafından emsal işçinin çalışmaları da gözönüne alınarak objektif kriterlerle değerlendirme yapılmalıdır.
Bu kriterler kurulmadan yapılan fesihler yargıdan geri döner.

Bu konuda açılan işe iade davalarında performansa dayalı iş akdi fesihlerinde çalışan değil ,işverene ispat yükümlülüğü düşer.
İş sözleşmesinin feshinin geçerli nedene dayanıp  dayanmadığı uyuşmazlık konusu olduğunda, dayanak 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18 ve devamı maddeleri görülmektedir.

4857 sayılı Kanun'un 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran  işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini  fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin,  işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak  zorundadır.

4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin ikinci fıkrasına göre feshin geçerli  sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe  dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Yetersizlikten kaynaklanan sebepler genelde aşağıdaki yazılanlar gibi;

Ø  İşçinin ortalama benzer işi görenlere  göre daha az verimli çalışması,
Ø  Gösterdiği niteliklerden beklenenden daha düşük  performansa sahip olması,
Ø  İşe yoğunlaşmasının giderek azalması,
Ø  İşe yatkın  olmaması,
Ø  Öğrenme ve kendisini geliştirme konusunda yetersiz kalması,
Ø  Sık sık  hastalanması,
Ø  Çalışamaz duruma getirmemekle birlikte işini gerektiği şekilde  yapmasını devamlı olarak etkileyen hastalığa yakalanması ,
Ø  Uyum yeterliliğinin azalması gibi işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen sebeplerdir.
Yukarıdakilerin  tespiti ve işçi  özlük dosyaların da bulundurulması objektif nitelikte işveren tarafından takip edilmesi gerekiyor.
Bu düşük performansların sorgulanması işçinin savunmasına ve görüşmelere yer verilerek çözüm yolları aranmalıdır.
İşveren bütünüyle bunları görmezden gelerek sübjektif yaklaşımla iş akdi fesh ettiğinde Yargıtay tarafından verilen kararlarda haksız bulunabiliyor.
ÖRNEK:
(A)  Tekstil şirketinde dikim operatörü olarak çalışmış olan Hasan usta  performans düşüklüğü gerekçesiyle iş sözleşmesi işveren tarafından  geçerli sebeple feshedilmiştir.
Hasan usta (A) Tekstil firmasında 5 yıldır belirsiz süreli hizmet sözleşmesi ile çalışmaktadır.
(A)  Tekstil firmasında 150 işçi çalışmaktadır.
Hasan usta hakkını işyerinin adresinde bulunan İş Mahkemesinde dava açarak arayacaktır.
Önceliği işe iade davası olacaktır.
Mahkemeler ise bu tip davalarda bilirkişi yoluna müracaat etmeden karar verdiğinde davacı işçi konuyu Yargıtay taşıdığında aşağıdaki güncel karar karşımıza çıkıyor.
T.C
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
Esas No. 2014/708
Karar No. 2014/1011
Tarihi: 28.01.2014
Mahkemece, davacı işçinin performans düşüklüğü sabit olduğu gerekçesiyle  davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece davacının yaptığı iş göz önünde tutularak  performans değerlendirmesi konusunda tekstil mühendisi, insan kaynakları uzmanı  ve işletmeciden oluşturulacak uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınarak  sonucu tüm dosya içeriği ile birlikte bir değerlendirmeye tabi tutulmadan eksik  inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. 
 
VEDAT İLKİ / ALİTEZEL.COM

28 Ağustos 2014 Perşembe

Basından bir avantajım olur mu, ne kadar emekli maaşı alabilirim?



Basından bir avantajım olur mu, ne kadar emekli maaşı alabilirim?
 06.05.1968 doğumluyum. 14.06.1984 tarihli Sigorta girişim ve 8.828 günüm var. 1994-1997 tarihleri arasında toplam 1.014 gün 2A basın çalışmam var. Basından bir avantajım olur mu, ne zaman emekli olurum, ne kadar emekli maaşı alabilirim?
CEVAP: 14.06.1984 tarihli Sigorta girişiniz ve 8.678 gününüz var. 1995-1997 yılları arasında  8 ay 6 gün basın indiriminiz var. Bu süre kadar giriş tarihiniz geri gidiyor ve 08.10.1983 oluyor. 25 yıl, 47 yaş ve 5.150 günle emekli olabilirsiniz. Emeklilik şartlarınızın tespitinden bir sene kazandınız. Basın indirimi olmasaydı, 48 yaşınızda emekli olacaktınız. Basın indirimi aynı zamanda sigortalılığınıza ilave ediliyor ve emeklilik yaşınızdan düşülüyor. Böylece 47 yaşınızın dolduğu 06.05.2015 tarihi yerine, 30.08.2014 tarihinde emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. 1.921 TL civarında emekli maaşı bağlanabilir.>Ali C.

NE ZAMAN EMEKLİ OLABİLİRİM?
> Fatih Ö.
15.03.1977 doğumluyum. 01.03.1999 tarihli SSK girişim var. 1997-1998 yıllarında 18 ay askerlik yaptım. Ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: 01.03.1999 tarihli Sigorta girişiniz ve 4.565 gününüz var. 25 yıl, 58 yaş ve 5.975 günle emekli olabilirsiniz. Askerliğinizin 16 ayını borçlanırsanız; 57 yaşınızda, 5900 günle emekli olursunuz.
Fecri Y.
01.09.1966 doğumluyum. İlk işe giriş tarihim 01.12.1989'dur. 01.12.1990-31.03.1992 tarihleri arasında toplam 16 ay yedek subay olarak askerlik yaptım. 1992-1995 tarihlerinde sigortalı çalıştım. 1995 yılından beri Almanya'da çalışmaktayım. Emeklilik tarihime Yedek Subaylığımın etkisi ne olur, ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre; 25 yıl, 52 yaş ve 5.525 günle emekli olabilirsiniz. Yedek Subaylıktan 3 ay fiili hizmet zammınız var. Giriş tarihinizi 3 ay geri çekiyor ve girişiniz 01.09.1989 oluyor. Böylece 51 yaşınızda, 5.450 günle emekli olursunuz. FHZ size bir sene kazandırıyor. Eksik kalan günlerinizi yurt dışı çalışmalarınızdan borçlanarak tamamlayabilirsiniz.
> Hasan S.
 15.08.1959 doğumluyum. 1980-1981 yıllarında 20 ay askerlik yaptım ve borçlanıp ödedim. 01.01.1990 tarihi itibariye Tarım Sigortası, Tarım Bağ-Kur'una prim ödedim. 2011-2014 yılları arası 4a/ek5 kapsamında isteğe bağlı sigorta ödüyorum 3.944 günüm var. Ne zaman ve hangi kurumdan emekli olabilirim?
CEVAP: 20 ay askerlik borçlanmanızla birlikte 4/a ve 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 3.944 gününüz var. 15 yıl, 60 yaş ve 3.600 günle SSK'dan emekli olabilirsiniz. 15 yılınız ve gününüz dolmuş. 60 yaşınızın dolduğu 15.08.2019 tarihinde emekli olursunuz.
> Ziya D.
23.06.1968 doğumluyum. 1988 yılında Sigorta girişim var. 1992-1995 yıllarında 1.157 gün BAĞ-KUR ödedim. 2000 yılından itibaren sigortalı çalışıyorum. Ne zaman emekli olabilirim?
CEVAP: 01.04.1988 tarihli Sigorta girişiniz ve 4/a, 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 4.988 gününüz var. 25 yıl, 50 yaş ve 5.375 günle emekli olabilirsiniz. 25 yılınız dolmuş. 13 ay daha prim öderseniz; 50 yaşınızın dolduğu 23.06.2018 tarihinde, 5.375 günle emeklilik müracaatı yapabilirsiniz.
LÜTFİ KÖKSAL / TÜRKİYE 

İntibakta Kasım formülü

İntibakta Kasım formülü
2000 yılı ve sonrasında emekli olanlar, intibak zammı beklentisi içinde... Ankara 8'inci İş Mahkemesi'nde görülen intibak davasından olumlu sonuç çıkmasını bekleyen emekliler, kararın açıklanacağı 10 Kasım tarihini iple çekiyor. Konunun takipçisi olan TAKVİM'i arayan emekliler, "Nasıl 2000 yılından önce emekli olanlara intibak zammı verildiyse, bundan biz de yararlanmalıyız. Eski emekliler ile intibak zammından sonra aramızda fark oluştu. 2000 yılı ve sonrasında emekli olanlara da intibak zammı yansıtılmalı" diyor. Mahkemeden olumlu sonuç çıkacağından umutlu olduklarını anlatan emekliler, "Bizim haklılığımızı mahkemenin de onaylayacağından kuşkumuz yok" diye konuşuyor. 

RAPOR ELEŞTİRİSİ 
Bilirkişi raporunun bir türlü hazırlamaması nedeniyle davanın uzamasını eleştiren emekliler, şunları kaydetti: "30 Haziran'da mahkemenin kararını açıklamasını bekliyorduk. Bilirkişi raporu nedeniyle karar çıkmadı. 7 ayda bir rapor hazırlanamadı. İnşallah bir terslik çıkmaz ve 10 Kasım'da beklediğimiz karar açıklanır." Ankara 8'inci İş Mahkemesi'nde görülen dava; İşçi, Memur ve Bağ-Kur Emeklileri Derneği Başkanı Hamdi Öz tarafından geçen yıl açılmıştı. 

TAKVİM

İşvereni iflas eden işçiye maaş fondan

İşvereni iflas eden işçiye maaş fondan
 
Soru: İşverenimiz geçen ay iflas etti, alacaklarımızı alamıyoruz. Fondan maaş alacağımız söyleniyor, doğru mu?

Cevap: Fon olarak bahsettiğiniz "Ücret Garanti Fonu"'dur. Bu fon işverenin iflası durumunda çalışanların ücretlerinin korunmasını sağlıyor. Bu fondan yararlanabilmenin şartları var. Bu şartlardan ilki, işsizlik sigortasının kapsamında olmaktır. Ancak işsizlik sigortasına prim ödeyenlerin tamamının bir işvereni ve işyeri olmadığı için, 4857 sayılı İş Kanunu'na tabi olarak çalışan işçiler ve 5510 sayılı Kanunun 4/a'lısı olarak bir işverene bağlı olarak çalışan kişiler de ücret garanti fonundan yararlanabilir.  
Fondan yararlanabilmenin ikinci koşulu, işverenin iflas etmesi dolayısıyla işçinin ücret alacağının bulunmasıdır. Üçüncü koşul ise ücret alacaklarının ödenememe sebebinin işverenin ücret ödeyemez duruma düşmesi olmasıdır.
İşverenin ücret ödeyememe nedenleri dört şekilde gerçekleşebilir. İşverenin konkordato ilan etmesi, aciz vesikası alması, iflası ve iflasın ertelenmesi.
Ücret garanti fonundan işçilere, iflas tarihinden geriye dönük ödenmemiş 3 aylık ücret alacakları ödenmekte. Diğer yandan, kıdem ve ihbar tazminatları fonun kapsamında değil. Yani bu tazminatlar için fondan para alınamaz.
Yukarıda saydığımız koşulları karşılayan işçilerin, İŞKUR'a başvurmaları ve orada belgeleri doldurmaları  gerekiyor. İŞKUR uygun bulduğu başvuru sahiplerine 3 aylık ödemeyi başvuru yapılan ayın sonuna kadar yapıyor.
2014 yılının ilk 7 ayında Ücret Garanti Fonundan 16 milyon TL'ye yakın para ödendi. Bu kapsamda yararlanan işçi sayısı da yaklaşık 6 bin kişi. Geçen yıl da hemen hemen aynı sayıda kişiye 15 milyon TL ödenmişti.

 
Memuriyetten çıkarılana emekli aylığı bağlanır!
Soru: Devlet memuru olarak çalışırken, adımın karıştığı bir yaralama olayında ceza aldım. Yerel mahkeme 4 yıl ceza verdi. Dosyam şu anda Yargıtay'da. Eğer bu karar onanırsa benim bugüne kadarki 27 yılım yanacak mı? Haklarım ne olacak, emekliliği hak etmiştim, aylığımı alamayacak mıyım?
Cevap: Genel olarak ifade edilirse; yargılama sonucunda memuriyetten çıkarılmanız söz konusu olsa dahi emekli aylığınız bağlanır. Bu nedenle emekli aylığınız için bir endişeniz olmasın. Ancak iş emekli ikramiyesi konusuna gelince, bu noktada farklılık var. Emekli ikramiyesinin alınması konusunda önemli olan hizmet birleştirmesi yapılıp yapılmadığı. Eğer,  SSK ve Bağ-Kur'a tabi olarak geçmiş hizmetleriniz var ve bu süreleri daha sonra memurlukta geçirilen sürelerinizle birleştirip, bu şekilde yani "hizmet birleştirmesi" yoluyla emekli olacaksanız, memurluktan çıkarılmanız durumunda emekli ikramiyenizi alamazsınız.
Diğer yandan çalışma yaşamınız boyunca sadece memur olarak çalışmışsanız, yani Emekli sandığı koşullarıyla tüm süreniz geçmiş ise durum tamamen farklılaşır. Böyle bir durumda hakkınızda verilen ceza kararı Yargıtay'ca onansa, memurluktan çıkarılsanız bile emekli ikramiyenizi alabilirsiniz.
 
Süper emeklilik denildi vatandaşlar mağdur oldu
Soru: 1986 yılında zamanın hükümeti süper emeklilik çıkardı, benim gibi düşünenler gittik bir sürü para yatırdık, sonuçta bugün 1375 TL emekli aylığı alıyorum. Bu adaletsizliği önleyecek bir madde Torba Yasa'ya konulamaz mı?
Cevap: Sosyal güvenlik tarihimiz içerisinde süper emeklilik uygulaması eşi benzeri görülmemiş bir adaletsizliktir. 1980'li yılların sonlarına doğru o dönemin hükümeti popülist bir adım attı ve vatandaşlara süper emeklilik yoluyla çok daha yüksek emekli aylığı alabileceklerini garanti etti. Ancak uygulama başından sonuna kadar haksızlıklarla dolu olduğu için Anayasa Mahkemesi o dönemde bu süper emeklilik uygulamasını iptal etti. Bu kararla beraber, normalde aldıkları aylığın 3-4 katını alan süper emekliler neye uğradıklarını şaşırdılar. Anayasa Mahkemesinin kararıyla süper emeklilik için vatandaşın fazladan ödediği paralar da devlete kaldı, vatandaşa iade edilmedi. Her gelen hükümet bu haksız uygulamanın sonuçlarını düzelteceğini söyledi, ne var ki bugüne kadar hiç bir düzenleme yapılmadı. Süper emeklilik hayali kuranlar maalesef ödedikleri parayla ortada kaldılar.
Şu sıralar çok sayıda süper emeklilik mağduru sizin gibi bir umut içerisine girdi. Ancak Ekim ayında yasalaşması beklenen Torba Yasa'ya bu konuda bir madde ne yazık ki girmedi. Açıkçası son anda bir madde yasaya dâhil edilebilir diyenler de var. Ancak ben bu konuda bir düzenleme yapılacağını düşünmüyorum.
 
Devlet memurları da iş güvenliği uzmanı olur
Soru: Karayolları Genel Müdürlüğünde memurum. İnşaat mühendisiyim, son zamanlarda herkes iş güvenliği uzmanı oldu, bizim de hakkımız var mı? Dışarıda çalışabilir miyiz?
Cevap: Her şeyden önce mühendislik fakültesi mezunu olmanız nedeniyle açılan sınavlara girerek iş güvenliği uzmanı belgesi almanız mümkün. Alacağınız bu belgeyle sadece kamu işyerlerinde olmak üzere iş güvenliği uzmanı olarak istihdam edilmeniz mümkün. Hatta kendi kurumunuzda da yine uzman olarak görev değişikliği de talep edebilirsiniz. Nitekim 1 Temmuz 2016 sonrasında tüm kamu kurumlarının iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili yasadan kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeleri zorunlu. Bu nedenle bu alanda değerlendirilmeniz mümkün. Kendi kurumunuz dışında bir başka kamu kurumunda da iş güvenliği olarak görev yapmanız ve hatta bu görev karşılığında ek ücret almanız da mümkün. Ancak bunun için ilk koşul, kendi kurumunuzun yöneticilerinin izin vermesidir. İzin almanız durumunda aylık 80 saate kadar çalışabilir, her bir saat çalışmanız için 200 gösterge rakamının memur maaş katsayısı ile çarpımı kadar ücret alabilirsiniz.
Hemen ifade etmekte fayda var, bir kamu görevlisinin iş güvenliği uzmanı olarak özel sektör işyerlerinde çalışması mümkün değil.
Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/isvereni-iflas-eden-isciye-maas/ekonomi/ydetay/1931997/default.htm

‘Soyulması En Kolay Şey!’

'Soyulması En Kolay Şey!'
Vergi bilinciyle ilgili kamu idaresinin tanıtımlarda kullandığı özlü sözlerinden biri "Vergi halkın sermayesidir" şeklindeydi. Biraz daha kafiyeli diğer söz ise şöyleydi: "Hizmet istiyorsan devletten, vermelisin vergini yürekten!"
Bu sözleri hatırlattım çünkü, bu haftaki konumuz tam da bu gündeme teğet bir biçimde, "sermaye/ hizmet/devlet" üzerinden vergi ve incelemeleri.


Önceki hafta, sayın Maliye Bakanımız, mesleğe yeni başlayan vergi müfettiş yardımcılarına seslendi ve şöyle dedi:
"Denetim kararı, yani incelemeye alınacak mükellefler, esas itibarıyla nesnel bir çerçevede, risk analizlerine tabi olarak yapılıyor."
"Nesnel" kelimesinin anlamı, Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünde şöyle çıkıyor. "Gerçeğe varmak amacıyla, taraf tutmadan inceleme yapan, hüküm veren, objektif."


Yani bu tanıma göre anlıyoruz ki, incelenecek mükellefler, objektif olarak belirleniyormuş.
Ancak, ne yazık ki uygulamanın bu şekilde yürümediğine üzülerek şahit oluyoruz. Geçmişte olduğu gibi bugün de inceleme kriterleri objektif olarak seçilmiyor. Aksine "siyasi kriterler" göz önünde tutuluyor.
Biz geçmişte siyasi gerekçelerle yapılan incelemelere ne ölçüde karşı durduysak, bugün de aynı ölçüde tepkiliyiz.
Siyasi analiz olmasın!
Sayın bakan da ifade etti. İncelenecek mükelleflerin seçiminde risk analizleri kullanılıyor. Yani çeşitli kurumlardan temin edilen bilgiler, mükellefler tarafından gönderilen bilgiler ve vergi beyannameleri ile mali tablolar, sistem tarafından harmanlanıyor ve belli konularda riskli mükellefler tespit ediliyor. Bu çerçevede de incelemeler şekillendiriliyor.
Ancak, ilginçtir ki son dönemde bazı gayrifaal mükelleflerin incelemeye alındığına şahit oluyoruz. Bunların da inceleme gerekçeleri risk analizi olarak sunuluyor. Mükellefin herhangi bir faaliyeti yok, mali tabloları, beyannameleri, diğer kurumlardan alınan bilgiler bu faaliyetsizliği gösteriyor. Buna rağmen bu mükellef, risk analizinde incelenecek mükellefler arasında çıkıyor. Nasıl bir analizmiş bu anlamak mümkün değil...
Sonra işin aslını görüyoruz, aslında, risk analizi değil de siyasi analiz yapılıyormuş ve bazı mükellefler incelemeye alınıyormuş.
Demokratik olmayan uygulamaların sonucu üzerine kullanılan ünlü bir ifadedir "Hukuk, bir gün herkese lazım olacak" cümlesi.
Eleştiri zamanı
Yakın geçmişimizde, bazı siyasi gerekçelerle bazı siyasi incelemeler yapıldı. Onları bu köşede hep sert eleştirdik. Bugün ise farklı siyasi gerekçelerle farklı incelemeler yapılıyor. İncelenen mükellef grubunun bir anlamı yok. Buradaki asıl ve büyük sorun incelemeye alınma gerekçesinin siyasi olması. Ve bu döngünün geçmişten geldiği gibi bugün de aynen devam etmesi.
Oysa ki hukuk ve adalet herkes için gerekli. Bugün itibarıyla siyasi incelemeleri planlayanlar, yarın siyasi incelemelerin kurbanı olabilirler. Önemli olan bu döngüye son vermek. Bu nedenle, en büyük kamu güçlerinden biri olan vergi incelemesini adil planlamakta fayda var.
Özlü sözlerle başlamıştık, şimdi de Maliye kökenli Taner Akgül'ün "Vergi Ödüyorsanız Gülmek Hakkınız" kitabındaki mizahi bir cümleyle bitirelim: "Soyulması muzdan daha kolay olan tek şey vergi mükellefleridir."

SOSYAL GÜVENLİK
Sigortasız işçi, SGK teşvikini yakar
Yasalara göre sigortasız işçi çalıştırmanın birçok cezası mevcut. Ancak işin çalışma süresi "deneme" şeklindeyse durum biraz daha farklı bir hal alıyor. Çünkü deneme süresi işçinin işyerini ve çalışma koşullarını, aynı şekilde işverenin de işçiyi ve işçinin tecrübe-yetkinliğini gözlemlediği bir dönem olarak tanımlanır. İş Kanunu'na göre ise işçi ve işveren tarafından iş sözleşmesine istenirse bir deneme süresi konulabilir ve bu süre en çok iki ay olabilir. Ancak toplu iş sözleşmeleriyle bu sürenin dört aya kadar uzatılabilmesi mümkün. Tazminatsız fesih hakkı Deneme süresi içinde taraflar iş sözleşmesini bildirim süresine gerek olmaksızın ve tazminatsız feshedebilir. Ancak bu sürede işçinin çalıştığı günler için sigortalı yapılması ve ücret ödenmesi gerekir. Dolayısıyla deneme süresinde işçinin sigortalı yapılması zorunludur. Eğer deneme süresinde işçi sigortalı yapılmaz ve bu durum SGK müfettiş, denetmenleri ya da mahkeme kararıyla tespit edilirse, işveren, sigortasız işçi çalıştırmış olmasından dolayı bir yıl boyunca SGK prim teşviklerinden yasaklanır.

SORU-CEVAP
Dul maaşı nikâhsız eşe geçer mi?
SSK emeklisi babam annemle imam nikâhı evliliği yapmış. Resmi nikâhlı ilk eşi ile babam yakın geçmişte vefat etti. Babamın maaşını annemin alması mümkün mü? Servet Kaya
Sosyal güvenlik mevzuatına göre ancak medeni kanuna göre evli sayılan eşler için bu şekilde SGK ölüm aylığı hakkı doğar. Resmi nikâhı olmayan ikinci eşe SGK tarafından ölüm aylığı (dul maaşı) bağlanmaz.

Sorularınız için malicozum@ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular e-posta ile tek tek cevaplanacaktır.
Yahya Arıkan
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/111391/_Soyulmasi_En_Kolay_Sey__.html#

İş arkadaşından hastalık kapan kıdem tazminatı alıp ayrılabilir

İş arkadaşından hastalık kapan kıdem tazminatı alıp ayrılabilir

Aynı ortamda çalışan iki işçiden biri bulaşıcı hastalığa yakalanmışsa, diğer işçinin 'fesih' hakkı var. Yani bu durumdaki bir çalışan, istifa edip kıdem tazminatına hak kazanabiliyor.

İş Kanunu'nda işçiye 'derhal fesih' hakkı veren bazı durumlar var. Bu durumlar söz konusu olduğunda işçi istifa edip kıdem tazminatına hak kazanır. Derhal fesih, bildirim süresi beklenmeden iş sözleşmesinin feshedilebilmesi anlamına gelir. İhbar süresi;
? Kıdemi 6 aydan az olan işçi için 2 hafta, 
? 6 ay ila 1,5 yıl arasındaki işçi için 4 hafta, 
? 1,5 yıl ila 3 yıl arasındaki işçi için 6 hafta, 
? 3 yıl ve üzerinde olan işçi için ise 8 haftadır. Fakat sağlığı bozulan, işverenden taciz gören işçi bildirim süresini beklemek zorunda değil. 
SAĞLIĞI BOZULAN İSTİFA EDEBİLİR 
İşçilere derhal fesih hakkı veren nedenlerden bir tanesi işçinin sağlığının işin niteliğinden doğan bir sebeple bozulmasıdır. Ayrıca sağlığı bozulmayan fakat işyerinde önlem alınmayan kimyasal ve biyolojik nedenlerle sağlığı ve yaşamı tehlikeye giren işçi de istifa edip tazminat talep edebilir. Ancak bu durumda gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının ise iş mahkemeleri tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. 
İşveren gerekeni yapmışsa... 
Diğer yandan işçinin sürekli olarak yakından ve doğrudan buluşup görüştüğü işveren veya işyerinde çalışan başka bir işçinin bulaşıcı bir hastalığa tutulması halinde de derhal fesih hakkı doğar. Yani aynı odada çalışan mesai arkadaşı bulaşıcı bir hastalığa yakalanmışsa, diğer işçi istifa edip kıdem tazminatı talep edebilir. Aynı şekilde sürekli bir şekilde işveren ile muhatap olan genel müdür, eğer işveren verem hastalığına yakalanırsa istifa edip kıdem tazminatını alabilir. Grip gibi bulaşıcı hastalıklar bu kapsamda değerlendirilmez. Yani işvereni grip oldu diye istifa eden işçi tazminat alamaz. 
İşyerinde yapılan iş nedeniyle yakalanılan hastalık tespit edildiği anda işveren gerekli müdahaleyi yapmışsa, tazminat hakkı doğmaz. Örneğin, sağlık raporu ile işitme kaybına uğradığını ve gürültülü ortamlarda çalışmaması gerektiğini belgeleyen işçinin çalışma yeri değiştirilir ve gürültüye maruz kalması engellenirse tazminat talebi kabul edilmez. Bu yönde Yargıtay kararları bulunmaktadır.
3 Soru 3 Cevap
Emekli aylığım neden düşük?
SORU: Türkiye ve Kanada arasındaki anlaşmaya istinaden emekliliğimi istedim. Bağ-kur'lu olarak 3.608 gün, Kanada'da ise 9.000 gün prim hizmetim var. 2014 Ocak ayı itibariyle 252.86 TL aylık bağlandı. Ne yapmalıyım? (Kegam Nayir) 
CEVAP: Kanada ile ülkemiz arasında ikili sosyal güvenlik sözleşmesi var. Sözleşme 2005'te yürürlüğe girdi. Çalışmalarınız daha önce ise yurtdışı borçlanması yapmanız gerekebilir. En yakın SGK merkezine giderek dilekçe vermeniz iyi olur.
Evlilik yüzünden kıdem hakkı var
SORU: SSK olarak çalışıyorum. İşe başlama tarihim 1 Temmuz 2011. Evlilik nedeniyle istifa edeceğim. Kıdem tazminatı alabilir miyim? (Goncagül Fidan) 
CEVAP: Bir yıldan fazla çalışma süresi olan kadın sigortalılar, evlenmeleri halinde nikah tarihinden itibaren bir yıllık sürede evlilik nedeniyle kıdem tazminatı alarak işlerinden ayrılabilir. Bir yıldan fazla çalışma süreniz olduğundan evlilik nedeniyle işinizden kıdem tazminatı alarak ayrılabilirsiniz. 
3.920 günle emekli olunur
SORU: Eşimin yüzde 40 engelli raporu var. Kendisi 1980 doğumlu, 1995 SSK girişli. Ne zaman emekli olur?  (Serkan Nalbant) 
CEVAP: Eşiniz vergi indirim hakkı da alırsa 3'üncü derece engellilere tanınan haktan yararlanarak emekli olmak için, 17 yıl sigortalılık süresi, 3920 gün prim ödeme şartlarına tabi olur. 3920 gün primi varsa hemen, yoksa primini 3920 güne tamamlayacağı tarihte emekli olabilir.
Okan Güray Bülbül
http://www.aksam.com.tr/ekonomi/-okan-guray-bulbul/is-arkadasindan-hastalik-kapan-kidem-tazminati-alip-ayrilabilir/haber-334641

Yıllık izin ücreti işverence geri istenebilir mi?

Yıllık izin ücreti işverence geri istenebilir mi?
Bilindiği gibi, iş sözleşmesi feshedilen işçinin, kullanmadığı yıllık izin ücreti ödenmektedir. 
Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır.
Bu noktada iş ilişkisinin sona erme şeklinin ve haklı olup olmadığının önemi bulunmamaktadır.
İşçinin işe iade davası açması durumunda, izin ücretinin talep edilip edilmeyeceği davanın sonucuna göre belirlenmelidir.
İşçinin işe başvurusuna rağmen yasal bir aylık işe başlatma süresi içinde işe alınmaması halinde ise işe başlatmama anı fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, izin alacağı bu tarihte muaccel olur.
İşçinin dava sonucu işe başlatılması durumunda, önceki fesih ortadan kalkmış olduğundan ve iş ilişkisi devam ettiğinden 4857 sayılı İş Kanunu'nun 59. maddesi uyarınca izin ücreti istenemez.
Daha önce işçiye kullandırılmayan izinler karşılığı olarak ödenmiş olan izin ücretleri de işverence geri istenebilir.
Kaynak: Yargıtay 9.Hukuk Dairesi 28.01.2010 tarih ve E.2008/16260, K.2010/1410 sayılı Kararı.
Ahmet Metin AYSOY
http://www.dunya.com/yillik-izin-ucreti-isverence-geri-istenebilir-mi-237357h.htm

Basından bir avantajım olur mu, ne kadar emekli maaşı alabilirim?

Basından bir avantajım olur mu, ne kadar emekli maaşı alabilirim?
06.05.1968 doğumluyum. 14.06.1984 tarihli Sigorta girişim ve 8.828 günüm var. 1994-1997 tarihleri arasında toplam 1.014 gün 2A basın çalışmam var. Basından bir avantajım olur mu, ne zaman emekli olurum, ne kadar emekli maaşı alabilirim? Ali C. 
 
CEVAP: 14.06.1984 tarihli Sigorta girişiniz ve 8.678 gününüz var. 1995-1997 yılları arasında  8 ay 6 gün basın indiriminiz var. Bu süre kadar giriş tarihiniz geri gidiyor ve 08.10.1983 oluyor. 25 yıl, 47 yaş ve 5.150 günle emekli olabilirsiniz. Emeklilik şartlarınızın tespitinden bir sene kazandınız. Basın indirimi olmasaydı, 48 yaşınızda emekli olacaktınız. Basın indirimi aynı zamanda sigortalılığınıza ilave ediliyor ve emeklilik yaşınızdan düşülüyor. Böylece 47 yaşınızın dolduğu 06.05.2015 tarihi yerine, 30.08.2014 tarihinde emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. 1.921 TL civarında emekli maaşı bağlanabilir.
 
NE ZAMAN EMEKLİ OLABİLİRİM? > Fatih Ö. 15.03.1977 doğumluyum. 01.03.1999 tarihli SSK girişim var. 1997-1998 yıllarında 18 ay askerlik yaptım. Ne zaman emekli olabilirim?>
 
CEVAP: 01.03.1999 tarihli Sigorta girişiniz ve 4.565 gününüz var. 25 yıl, 58 yaş ve 5.975 günle emekli olabilirsiniz. Askerliğinizin 16 ayını borçlanırsanız; 57 yaşınızda, 5900 günle emekli olursunuz. Fecri Y. 01.09.1966 doğumluyum. İlk işe giriş tarihim 01.12.1989'dur. 01.12.1990-31.03.1992 tarihleri arasında toplam 16 ay yedek subay olarak askerlik yaptım. 1992-1995 tarihlerinde sigortalı çalıştım. 1995 yılından beri Almanya'da çalışmaktayım. Emeklilik tarihime Yedek Subaylığımın etkisi ne olur, ne zaman emekli olabilirim? CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre; 25 yıl, 52 yaş ve 5.525 günle emekli olabilirsiniz. Yedek Subaylıktan 3 ay fiili hizmet zammınız var. Giriş tarihinizi 3 ay geri çekiyor ve girişiniz 01.09.1989 oluyor. Böylece 51 yaşınızda, 5.450 günle emekli olursunuz. FHZ size bir sene kazandırıyor. Eksik kalan günlerinizi yurt dışı çalışmalarınızdan borçlanarak tamamlayabilirsiniz. >


  15.08.1959 doğumluyum. 1980-1981 yıllarında 20 ay askerlik yaptım ve borçlanıp ödedim. 01.01.1990 tarihi itibariye Tarım Sigortası, Tarım Bağ-Kur'una prim ödedim. 2011-2014 yılları arası 4a/ek5 kapsamında isteğe bağlı sigorta ödüyorum 3.944 günüm var. Ne zaman ve hangi kurumdan emekli olabilirim?
CEVAP: 20 ay askerlik borçlanmanızla birlikte 4/a ve 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 3.944 gününüz var. 15 yıl, 60 yaş ve 3.600 günle SSK'dan emekli olabilirsiniz. 15 yılınız ve gününüz dolmuş. 60 yaşınızın dolduğu 15.08.2019 tarihinde emekli olursunuz. >
Ziya D. 23.06.1968 doğumluyum. 1988 yılında Sigorta girişim var. 1992-1995 yıllarında 1.157 gün BAĞ-KUR ödedim. 2000 yılından itibaren sigortalı çalışıyorum. Ne zaman emekli olabilirim? Hasan S. 
CEVAP: 01.04.1988 tarihli Sigorta girişiniz ve 4/a, 4/b mevzuatına göre ödenmiş toplam 4.988 gününüz var. 25 yıl, 50 yaş ve 5.375 günle emekli olabilirsiniz. 25 yılınız dolmuş. 13 ay daha prim öderseniz; 50 yaşınızın dolduğu 23.06.2018 tarihinde, 5.375 günle emeklilik müracaatı yapabilirsiniz.
LÜTFİ KÖKSAL / TÜRKİYE 

Bavul ticaretinde uygulama kolaylığı

 Bavul ticaretinde uygulama kolaylığı

24 Haziran 2010 tarihinde DÜNYA Gazetesi'nde yayımlanan "Özel Fatura (Bavul Ticaret)" başlıklı makalemizde Katma Değer Vergisi Kanunu'nun "İstisnalar" başlığını taşıyan ikinci kısmındaki 11. maddede; ihracat istisnası kapsamında "Türkiye'de ikamet etmeyen yolcuların satın alarak Türkiye dışına götürdükleri mallara ilişkin katma değer vergisi istisnası" uygulamaları hakkındaki açıklamalarımız yer almıştı. Anılan makalemizde açıklandığı üzere; Maliye Bakanlığı'nca yayımlanan 61 Seri No.lu Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile mükellefl erin bu tür satışlarını KDV tahsil etmeksizin "Özel Fatura" ile yapabilmesine imkan tanınmıştı. Söz konusu Tebliğ düzenlemeleri uyarınca; vergi dairesine başvurarak "Türkiye'de İkamet Etmeyenlere Döviz Karşılığı Satışlarda Katma Değer Vergisi İhracat İstisnası İzin Belgesi" alan mükellefl er Tebliğde öngörülen diğer koşullara da uymak kaydıyla bu tür satışlarını katma değer vergisi tahsil etmeden yapabilmekteydiler. Anılan mükellefl erin bu kapsamda satış yapabilmeleri için aranan diğer koşullardan biri satış bedeline ait dövizin, bankalara veya Özel Finans Kurumlarına satılarak, buna ilişkin olarak düzenlenecek döviz alım belgesinin aslı veya noter onaylı örneğinin, ilgili döneme ait katma değer vergisi beyannamesine eklenmesiydi. 

26 Nisan 2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan ve önceki tüm tebliğleri ortadan kaldıran ve daha önceki düzenlemeleri tek bir Tebliğ şeklinde toplayan "KDV Genel Uygulama Tebliği" ile "Türkiye'de İkamet Etmeyenlere Özel Fatura ile Yapılan Satışlar (Bavul Ticareti)" konusunda da bazı değişiklikler yapılmış ve bu kapsamdaki istisnanın tevsikinde "döviz alım belgesi ibraz zorunluluğu" kaldırılmıştır. 
Keza, anılan Tebliğle; 
- İstisna uygulamasındaki beyan sistemi değiştirilmiş, onaylı özel faturanın satıcı mükellefe intikal ettiği dönem beyannamesinde tam istisnalar tablosunda beyan edilmesi usulü benimsenmiştir. 
- Bavul ticareti kapsamındaki satışlarda daha önce uygulanan 600 TL'lik alt limit 2 bin TL'ye yükseltilmiştir. 
- Özel fatura içeriği malların yurtdışına çıkarılması için daha önce fatura tarihinden itibaren başlayan üç aylık sürenin, fatura tarihini izleyen aybaşından başlaması öngörülmüştür. - Bu kapsamda satış yapılabilecek mallara sınırlama getirilmiş ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (I) sayılı listede yer alan mallar (akaryakıt ve benzeri mallar) için bu kapsamda işlem yapılmaması öngörülmüştür. 
Yeni uygulama 
Yukarıda açıklanan değişiklikler çerçevesinde uygulama şöyle olacaktır: 
- İstisna izin belgesine sahip mükellefl er, Türkiye'de ikamet etmeyen yabancı uyruklu alıcılara veya yurtdışında ikamet eden ve buna dair ilgili ülke resmi makamlarından alınmış ikamet tezkeresi veya bu mahiyette bir belgeye sahip olan Türk uyruklu alıcılara satılan ve bedelleri toplamı 2 bin TL'nin üzerinde olan satışlarında KDV hesaplamadan işlem yapacaklardır. 
- Bu kapsamdaki satışlarda, şekil ve muhtevası Gelir İdaresi Başkanlığı ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenen Tebliğ ekinde yer alan "Özel Fatura" kullanılacak ve özel fatura beş nüsha olarak düzenlenecektir.. Birinci nüshası alıcıya verilecek, iki, üç ve dördüncü nüshalar malın gümrükten çıkışı sırasında onaylatılacak ve beşinci nüsha ise satıcıda kalacaktır. 
- Satın alınan mallar, özel fatura tarihini izleyen aybaşından itibaren üç ay içinde gümrük kapılarından yurtdışına çıkarılacak ve bu malların gümrük bölgesinden çıktığını gösteren bu gümrük kapılarında onaylatılmış özel faturanın bir nüshası çıkış tarihinden itibaren en geç bir ay içinde satıcıya intikal etmiş olacaktır. (Özel faturanın gümrükte satıcılar tarafından onaylatılması mümkün olduğu gibi, alıcılar tarafından veya kargo ile yapılan ihracatta taşıyıcı firma tarafından onaylatılması da mümkündür. Dolayısıyla Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan satışlar nedeniyle ihraç edilen malların bizzat alıcı beraberinde Türkiye'den çıkış zorunluluğu bulunmamaktadır.) 
- Bu kapsamda yapılan satışlar, onaylı özel faturanın satıcı firmaya intikal ettiği tarihi kapsayan vergilendirme dönemine ait KDV beyannamesi ile tam istisna kapsamında beyan edilecektir. Söz konusu beyannameye onaylı özel faturanın bir nüshası veya firma yetkililerince onaylı örneği ya da onaylı özel faturaların muhtevasını içerecek şekilde hazırlanan liste eklenecektir. (Beyan, ilgili dönem beyannamesinin "İstisnalar-Diğer İade Hakkı Doğuran İşlemler" kulakçığında "Tam İstisna Kapsamına Giren İşlemler" tablosunda 322 kod numaralı işlem türü satırı kullanılmak suretiyle yapılacaktır. "Yüklenilen KDV" sütununa ise istisna kapsamındaki teslimin bünyesine giren KDV tutarı yazılacaktır. İade talep edilmemesi halinde "Yüklenilen KDV" alanına "0" yazılacaktır.) 
- Türkiye'de ikamet etmeyenlere özel fatura ile yapılan satışlardan doğan iade taleplerinde aşağıdaki belgeler aranacaktır: 
a- Standart iade talep dilekçesi, 
b- Onaylı özel faturanın aslı veya firma yetkililerince onaylı örneği ya da onaylı özel faturaların muhtevasını içerecek şekilde hazırlanan liste, 
c- İhracatın beyan edildiği döneme ait indirilecek KDV listesi, 
d- Yüklenilen KDV listesi, 
e- İadesi Talep Edilen KDV Hesaplama Tablosu. 
- Özel fatura ile yapılan satışlardan kaynaklanan mahsuben iade talepleri yukarıdaki belgelerin ibraz edilmiş olması halinde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilecektir. 
- Özel fatura ile yapılan satışlardan kaynaklanan ve 5 bin TL'yi aşmayan nakden iade talepleri vergi inceleme raporu, YMM raporu ve teminat aranmadan yerine getirilecektir. İade talebinin 5 bin TL'yi aşması halinde ise aşan kısmın iadesi vergi inceleme raporu veya YMM raporuna göre yerine getirilecektir. Teminat verilmesi halinde mükellefin iade talebi yerine getirilecek ve teminat, vergi inceleme raporu veya YMM raporu sonucuna göre çözülecektir. 
Akif AKARCA / Dr.Mehmet ŞAFAK / DÜNYA

Blog Arşivi